Merhaba,
ve belki de hoşça kal.
Bu mektubu eline almışsan, demek ki ilkini rüzgâr sana ulaştırmış. Ne tuhaf… İnsan bir gün bir not bırakır da gerçekten birinin okuyacağını hayal eder mi? Ben etmemiştim. Ya da etmişimdir, ama itiraf etmek istememişimdir. Kendi kendine konuşan birinin, duyulmak gibi bir derdi olur mu? Olurmuş demek.
Şimdi burada, yeniden aynı sayfaların içindeyim. O ilk mektuptan sonra kalemi bıraktım sanmıştım. Ama bazı kelimeler var… Onlar, içinden çıkmadıkça susmuyor insan. Suskunluk sadece konuşmamak değilmiş; bazen yazmadığında da içinden susmazmış kelimeler.
O yüzden buradayım.
Ve yine sana yazıyorum.
Kim olduğunu hâlâ bilmiyorum.
Ama seni, çoktan tanıyormuşum gibi.
İlk mektubun sonunda adımı söyleyememiştim hatırlarsan.
Şimdi de söylemeyeceğim.
Çünkü adımı öğrenmen değil, sesimi duyman daha önemli.
Ben bir isim değilim.
Bir yankıyım belki.
Unutulmuş bir şiirin ortasında kalmış, tamamlanmamış bir dize.
Bazen biri gelir ve okur, bazen hiç kimse…
Şu an neredesin bilmiyorum.
Belki bir bankta oturuyorsun, belki bir odada yalnızsın.
Belki de kalabalıklar içindesin ama bir mektup seni buradan çekip aldı,
bilmediğin bir sessizliğe götürdü.
İşte tam da oraya yazıyorum bu satırları.
O sessizliğe.
Senin içinde olan ama senin bile uzun zamandır uğramadığın yere.
Biliyor musun, bazı geceler içimden geçenleri yazmak yerine,
bir kağıda sadece nokta koyuyorum.
Bir tek nokta.
İçimdeki her şeyi anlatabilecek kadar yoğun,
ama hiç kimseye bir şey söylemeyecek kadar sessiz.
Belki bu mektubun da bazı satırları sadece bir nokta gibi kalacak.
Okursun ama anlamazsın.
Ya da tam tersine, hiçbir şeyi anlamana gerek kalmaz; çünkü zaten hissedersin.
Burada hâlâ değişen pek bir şey yok.
Kedi bazen uğruyor, bazen gelmiyor.
Kuşlar hâlâ dönmedi.
Rüzgâr hâlâ camı dövüyor ama daha yumuşak.
Sanki kızgın değil de, kırgın artık.
Benim gibi.
Belki o da affedilmek istiyor,
ya da sadece bir yerlerde birinin hâlâ onu beklediğini bilmek istiyor.
İnsan bazen sadece bilinmek ister.
Anlaşılmak değil, açıklanmak değil…
Sadece "biri biliyor" duygusuyla yaşamak ister.
İşte bu mektup da o yüzden sana yazılıyor.
Seni anlamaya çalışmıyorum,
kendimi anlatmaya da çok hevesli değilim.
Ama belki bir satırda
sen de "ben de böyle hissediyorum" dersin diye…
sadece o yüzden yazıyorum.
Bir gün biri bana sormuştu:
“Neden hep yalnızsın?”
Cevap veremedim.
Çünkü bazı yalnızlıklar, tercihten değil tanıdıklık hissindendir.
Ben kalabalıkta daha çok üşüyorum,
bir başımayken daha sıcak geliyor dünya.
Ama bu demek değil ki yalnızlık hep kolay…
Sadece alışkanlık işte.
Bir sır vereyim mi?
Ben bazen başkalarının rüyalarına karıştığımı düşünüyorum.
Tanımadığım insanların uykularında bir anlık gölge,
bir anı, bir ses, bir his…
Belki senin de rüyana düşmüşümdür bir gece.
Ve sabah kalktığında hatırlamadığın o boşluk var ya,
belki de işte orada durmuşumdur kısacık bir süreliğine.
Kim bilir.
Ve eğer bir gün bu mektubu tekrar okursan,
o zaman anla ki ben hâlâ buradayım.
Ya da çoktan gitmişimdir de, sesimi bırakmışımdır sana.
Bazen ses, bedenden uzun yaşar.
Bazen bir yazı, yazanın kendisinden çok sonrasına kalır.
Belki de bu, onlardan biridir.
Yine de bu mektubu noktalamam gerekiyor bir yerde.
Çünkü kelimeler de dinlenmek ister.
Ama bu son değil.
Bir sonraki sayfa, belki başka bir göğe savrulacak.
Belki seni bulmaz.
Belki tam zamanında ulaşır.
Sadece bil ki,
her kimsen,
ben seni bir ihtimal olarak sevdim.
Bir ses, bir nefes, bir düş olasılığı olarak.
Ve şimdi
kalem yavaşça bırakılıyor,
rüzgâr pencereye yaklaşıyor,
sayfa hafifçe kıpırdıyor.
Sıradaki sessizliğe selam olsun.
– Adı hâlâ eksik biri.
Kaya SuKayıt Tarihi : 28.7.2025 11:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bilinmeyen bir kişi için, rüzgâra emanet edilmiş geçmişin yükünü taşıyan sayfalar...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!