Pıhtılaşan gecelerimde,
perdelere bulaşan karanlık,
odamı yutmaya kararlı olurdu.
Bir dede, bana elma şarabının hikâyesini de anlatmıştı.
İki dudak arasına yapıştığım zamanlar,
kendimi de yumuşamış
ve ıslanmış hissederdim.
Oturup başımı havaya kaldırıp,
saatlerce maviyi seyreder,
eskiyi ve ötesini düşlerdim.
Hıçkırıklara boğulduğum anlarda,
gökyüzü de bana katılırdı.
Sıcak gece,
nemli ve boğuntuluydu.
Sanki teriydi düşen yere,
sevişen bulutların.
Ve bağırıyordu gök kubbe,
uğultuyla,
her şimşekte daha da hızlanarak.
Bütün yeryüzü ıslandı.
Son şimşek çok güçlü idi,
yer yerinden sarsıldı.
Gökyüzü,
yere kadar erdi.
Ortalık süt liman duruldu birden.
Huzura kavuştu gökyüzü.
Hatırladığım son normal yağmurdu.
Masal gibi pembeleşti bulutların yüzü.
Karanlık geceden,
gökkuşağı düştü yukardan aşağıya.
Yoruldu,
yer gök.
Karardı.
Uyku bastı.
Gözleri kapandı,
doyumsayan her şeyin.
Mırıltılı bir gece idi.
Huzursuz olan tek şey sıcakta,
sivrisineklerdi.
Vızıltılarıyla dikiş dikiyorlardı sanki.
Huzurla uyuduğum,
son geceydi.
Kayıt Tarihi : 21.1.2012 15:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!