.....Rüyadaymışçasına umursamaz olmak istiyorum. Ama her uyanışımda aynı rüya dikiliveriyor karşıma.
Hani paradoksların çözümü yoktur ya. Aynı misal... “Damdan düştü bir kurbağa, titretti kuyruğunu, onu gören bir asker aldı götürdü onu. Mezarını kazdılar. Mezar taşına şöyle yazdılar: damdan düştü bir kurbağa, titretti kuyruğunu....” diye devam eden bir paradoksa düşmüşüz be gülüm!
Ben damdan düşüp kuyruğunu titreten kurbağa mıyım, onu görüp, alıp götüren asker mi, yoksa mezarını kazıp mezar taşına yazanlar mıyım?
Alabildiğine kaçıyorum gerçeklerden. Korkuyorum uyanmaktan... Rüya tünelinde yolumu kesen şeytan ve cinler yaşatıyorlar bana bu kabusu. Kalb üzerine yatıp da yüzüm şimale dönmüşçesine yaşıyorum bu kabusu.
Benim gözlerim hep nemliydi o rüyalarda. Ve hep rutubete gebeydi yastıklarım, seccadem...
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla