Sivas doğumlu. Fransa’da ikamet ediyor.
Aşk, ne anlatılmaz şey
Göz görmez, gönül ermez
Bir kapıda beklersin
Ne gir, ne de çık, denmez
Ruhumun önünde kalın bir duvar
İçimi, dışıma vuramıyorum
Önüm de, ardım da, her yanım zarar
Halimi kendimden soramıyorum
Yoruldu benliğim, ben diye diye
Aşkına fezayı yaksa yıldızlar
Gökyüzü siyahından sıyrılsa
Kanatlanıp uçsa tüm niyazlar
Yer ve gök yerini San’a bıraksa
Bir başkayım, içimde çözülmemiş bilmece
Yağmurların altında büzülmüş, tomurcuğum
Islıklar dökülürken dudaktan, hece hece
Baharın terkettiği, zavallı bir çocuğum
Uslanmaz zamanları silerek benliğimden
Yepyeni ufuklara doğdu selametle, can
Hayatın damlaları düşerken penceremden
Güzelliğe bezendi, cümle zaman ve mekan
Mehtabımda saklanan, en derin sırrım coştu
Dostu incitmek günah, dostu sevmek bir emir
Dostla beraber olmak, dostu sevmek gerekir
Dostun dosta ilahi huzurdur, muhabbeti
Dost olmayan mecliste, sözler birer külfettir.
Dost, dostla dost olursa, şifa bulur akıllar
El çektim kendimden, zerremden gayrı
Sen beni benimle sınama n’olur
Terkettim bildiğim tüm yakınları
Sonsuz hicranınla dağlama n’olur
Hırsımdan incittim şah damarımı
Bir köprüden geçtim, ruhumda isyan
Geri dönemedim, dönüşü yokmuş
Bir hiç gibi belki, zerrede noksan
Dönmekse nafile, ipleri kopmuş
Bir köprüden geçtim, yıkıldı birden
Sorgudaydım dün gece, kitabımla buluştum
Ömrüm benden davacı, davalı gibi sustum
En çetin azapları yüklendi, viran gönül
Belki affeder, diye, ümitle O’na koştum
Mahkum etti, her nefes, her gün, her âzâ beni
Ne bir fakire sundum, gönlümdeki Sevdâyı
Ne dipsiz kuyulara gömebildim, kırmadan
Çok çektirdi, ömrümde her ne varsa cefâyı
İğnelendi yüreğim, nefsim, ruhum, durmadan
Hislerle avunmak mı, elimdeki sermâye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!