Türkü, Kürtü, Arabı ve Çerkesi;
İslama davet edelim herkesi!
Anadolum medeniyetler beşiği.
Bize lazım olan islam kardeşliği.
Biz hep beraber savaştık bu ülkede.
Bir tek Allah var; bütün varlıkları O yarattı.
Yaratırken de bizlere kendi ruhundan kattı.
Bu yüzden yarattıklarını sever ve bağışlar.
Zaten her şey “Esirgeyen Bağışlayan”la başlar! ...
Mekke’de şiir okumak bir hastalıktı.
Ölçülü bir yalan söylemek ustalıktı.
Allah, Hak’kın söylenmesi için “dur” dedi.
Peygamber’e “Yüce Kitabı buyur” dedi.
Kul hakkı yiyen ağalar ve beyler oldu.
Allah'ın verdiği özü taşısam,
Allah'a verdiğim “sözü” taşısam,
O'nun rızasıyla etsem hareket,
O, ne diye etsin bana eziyet?
Niye olmasın soframda bereket?
O büyük zat, yakında gelebilir, hazır ol,
Vereceği göreve de hazır ve nazır ol.
Büyük mukaddes savaşa kendini hazırla.
Ve içindeki tüm korkuları da sıfırla.
Her dem Allah'a çağırırım şiirlerimde.
Fakat bu şiiri sana okutan güç “Kimde? ”
Ben, herkes gibi kendi kaderimi yaşarım.
Ve de takdir edilen kulvarımda koşarım.
Ben yazamam senin ezeldeki kaderini.
Ben, ne kendimi kurtarabilirim, ne seni…
İslam dininin gönderildiği ilk zamanlardı.
Bu dine karşı çıkan iki kötü düşman vardı:
'Biri Ebu Leheb, diğeri de Ebu Cehil’di.'
Ölüm, Ebu Cehil’e Bedir Savaşı'nda geldi.
Yenilen müşrikler, Mekke’ye doğru kaçıyordu.
Şaşkınlık içindeydi Ebu Süfyan ve tüm ordu.
Sıcacık uyurken insanlar, ben üşüyorum,
Ulemanın labirentlerine düşüyorum.
Gece insanlar uyuyor; ben düşünüyorum.
Ve birdenbire ikiye ayrılıyor yolum.
Yavaşça gözlerimdeki perdeler gidiyor.
Gecede büyük parti: 'Gerçekler dans ediyor! '
Bir gün yorgundum, uyuya kaldım.
Ve çok derin bir rüyaya daldım.
Gördüm bir kıyamet manzarası.
Tam bir can pazarıydı orası! ...
Bir alev topu düşmüş dağlara,
Beynime ördüm gerçeklerden bir duvar.
Çıkar uğruna masal yazdığım zaman,
Acı verir beynime düşen tuğlalar.
Ben davacıyım masalı yazanlardan!
Cellatlar kuyumuzu kazar her yerde.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!