Ritimli Çoğul Anılar (A. Ş. K. Adına)
/ sesim kısık
sıkı sıkı tut ellerimi …/ diye fısıldadı kadın, adı aşkın “ş” si olan…
hemen… bekletmeden… dağlara olmalı yolum sarp, kayalık
tütsüler derlemeliyim Tibetlerden ruhumda mistik ezgilerle
en sevdiğin çiçekleri toplamalıyım zirvelerden
önceden benim sevmediğim
karanfil demiştim sana da
omuz silkip; dağ çiçekleri olmalı illa
(gülme ama şimdi mor menekşelerin demetlenme zamanı billa)
yakalarımı kaldırdım üşüyorum galiba hızlanıp biraz daha sık adımlarla
ellerim ceplerimde derin soluklarla yürüyorum yüzümde ustura ayazı
karşı yamaçlara vuruyor bıçkın ışıklar sevmiyorum artık o kızıllığı
gözlerinden yansıyan kestane aydınlığa dokunamadıktan sonra
kaçmadım hiçbir kavgamdan göğsüme mıhlı yazgıdan başka
heyhat! yenik ve yorgun yağmayım yaşamın ellerinde
ılık sabahların buruşuk çarşaflarında okşar gibi seni
güneşi söndüren gülüşüne gömdüğüm dudaklarımda
yalın ıslık soğuğu
kalın sesim kısık… kısık… kısık…
(sesim giderek tükeniyor, bana da anlat neler oluyor)
/ bulutları getir bana
kalmalı aklımda yağmurlu o mahmur gün… / diye inledi adam, adı aşkın “a” sı olan…
yağmurun denizle birleşmesini seyrettiğimiz
battaniye altı günlerden koşuyorum
yetişmek için ardından hangi yoldansa oradan
ardıma bakmadan…
kahve sıcağı, krema kokusu avuçlarımda
doruklara doğru
yolumu kesen harami haberlere aldırmadan
sihirli lambayı hangi mevsimin ufkunda bulacağımı bilmeden
enseme saplı kasatura ile o vakitten beri
(koşuyorum nefes nefese, çığlık çığlığa kısık sesimle)
bulutlara dokunmak değil ki imkansız olan
umarsız kalakalmak yağmurunda
o mahmur sabahın yel vakitlerinden kopan çığlığında
susturamamak seni bastırıp başını göğsüme
ve beni sessizliğimle pare pare
(aynı ritimde cesurca çoğalıyorum, yağmurları getir bana)
/ çok sevmenin sırrı bunu gizleyebilmek
dokunarak haykırmak ya da sözcüklerle ağlamak…/ dedi adam adları a.ş.k. olanları bilmeden…
aynı sokaktan yine geçtim geçen hafta
denize açılıyor, yıllar dokunmamış kokusuna
daha da ıssızlaşmış mı ne, sesin duyulmuyor
belki bana öyle geldi kim bilir
yabancı edayla süzdü tanımadı beni sanki
rex havlamıyor kapıda o da gitti ardından
kulübesi de yıkılmış fırtınadan
hangimiz dayanabildik ki
viran her yanımız
teneke duruyor kapının iki yanında
belli ki bekliyor sardunyasını hala
camı kırıktı üst kattaki odanın
tül perde havanın kanatlarını kokluyor adeta
(bizi gözlüyor da olabilir belki, kim bilir)
neden hiçbir şeyden emin olamıyorum
sebebi mi kahvemdeki rom
ayılmak istemediğim sabahlarda içtiğim yudum yudum
kahvaltı soframızdan arta kalan
çelişkisinde gözlerine asılı bir demet ışıkla buğunun
kor kor kuytuların uğultusu kulağımda
tavana astığım yarım dualarım bile orada
hatta bademler, cevizler bile duruyor tabakta
masanın orta yerinde mutfakta
yumuk ellerinle çivide boyadığın pencere
rengini ele veriyor sevdamızın sessizce
taş duvarlar gizler mi sesimizi diye sorma bir daha
(çok sevmenin sırrı bu, canım benim hatırlasana)
/ kalkmalısın artık canım
bırak kalsın tebessümün dudağında
kim bilir hangi düşten kalma… / dedi kadın adları a.ş.k. olanları bilerek…
şimdi… ben yine uyandıracağım aynı sabahı her şafağa
nefesini dinlediğim gecelerin korkuları saracak bir daha
aynı gün doğumlarına uyanan hiçbir söz olmayacak eskisi kadar derin
kollarımda uyurken veda sözünü duyamamış olduktan sonra
(hangi takvimin sancısı olacağı ne fark eder, de ki 13-Şubat)
ve bundan sonra… hiçbir şey değişmemişçesine
beyaz yastığa dağılan kadife saçlarını okşayacağım
pembeliği solmuş yanaklarına değecek dudaklarım
hatta kızarmış ekmek kokusunu duyacağım yok yere
çaydanlığın neşesine karışacak uykunun huzuru
çekip içime odaya sinen aşkın kokusunu
günaydın birtanem diye sesleneceğim
biliyorum, boş duvarlara çarpıp dönecek sesim
her şafakta yeniden yeniden seni yaşatacağım
(bana her seslenişinde aynı notaları nereden buluyorsun diye artık sormuyorum)
RENGİN ALACAATLI
table, tr, td { background='http://gruplar.antoloji.com/i/g/att/81/13078_52281_2008831440.JPG205/6598/46390374fm5.gif; border:none; border-width:0px; } body { background-color::#000000; border-color:#000000; border-width:12px; border-style:Dotted; scrollbar-face-color:red; scrollbar-highlight-color:red; scrollbar-3dlight-color:ffffff; scrollbar-shadow-color:red; scrollbar-darkshadow-color:ffffff; scrollbar-arrow-color:red; scrollbar-track-color:red; } table table { border:0px; } table table table table { border:0px; background-image:none; background-color:transparent; } table table table { border-style:Dotted; border-width:4px; border-color:red; background-repeat:no-repeat; } table table table td { background-color:#000000; } table, tr, td, li, p, div { color:ffffff; font-size:13pt; }.btext { color:ffffff; font-size:5pt; }.blacktext10 { color#ffffff; font-size:10pt; }.blacktext12 { color:ffffff; font-size:10pt; }.whitetext8 { color:ffffff; font-size:10pt; }.whitetext10 { color:ffffff; font-size:10pt; }.redtext { color:ffffff; font-size:10pt; }.redbtext { color:white; font-size:10pt; }.whitetext { color:white; font-size:10pt; }.whitetext12 { color:WHITE; font-size:10pt; } a:active, a:visited, a:link, a.searchlinksmall:active, a.searchlinksmall:visited, a.searchlinksmall:link { color:red; font-size:10pt; } a:hover, a.searchlinksmall:hover } table table table td.text div img { visibility:hidden; } table table table td.text div { background-image:url background-repeat:no-repeat} table table table td.text table table div img {visibility:visible; } table table table td.text table table div { background-image:none; ; }
Kayıt Tarihi : 29.12.2008 00:45:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Ahmet-Şafak K…. Onlar aşktı, aşka adlarını verdiler...
![Rengin Alacaatlı](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/12/29/ritimli-cogul-anilar-a-s-k-adina.jpg)
Çok beğenerek okudum ve tüm duygularım seni hissetti..Sevgilerimle...
beyaz yastığa dağılan kadife saçlarını okşayacağım
pembeliği solmuş yanaklarına değecek dudaklarım
hatta kızarmış ekmek kokusunu duyacağım yok yere
çaydanlığın neşesine karışacak uykunun huzuru
çekip içime odaya sinen aşkın kokusunu
günaydın birtanem diye sesleneceğim
biliyorum, boş duvarlara çarpıp dönecek sesim
her şafakta yeniden yeniden seni yaşatacağım
ecenin en güzel şiiriydi bu okuduğum,kendini okutturan..alıp sürükleyen bir şiirdi.tebrikler....
TÜM YORUMLAR (69)