D'okunuyorum hislerin son haline.Her cümlede aslında bir hal oluyorum.Her yazılışta farklı bir sevgiyle d'okunuyorsun yüreğimde.
Sensiz , insan  yağmurlarından     kıyına varıyorum.Yahya  Kemal    Sessiz  Gemi’yi  yazıyor.
-Bu  kemi neden  sessiz  usta. Bunca  kavuşamayan neden böyle sessiz.Bu sessiz, bu sensizler böyle nereye  gidiyor usta.
Yahya Kemal:
“Artık demir almak günü gelmişse zamandan, 
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. “
               Bu  meçhul    ben miyim? Onun  zamanı   yok  mu benle  gelmeye.Bu  gemi neden onsuz ve  sensiz. 
Yüzünü hüznünde  kaybetmiş   aşıklar gibi  asık suratımda asılı   Aslı  cümleleri var. Ben     yağıyor,  senli damlalar iniyor.
-Gemi d’oluyor damlalarınla.
Biçarelik mi sevmek, sevmek mi biçare.  Bu  elemin   enleminde kaç   kişi  kaldı usta…
Yahya Kemal:
“Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu. 
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu”
  Demek  giden çok, demek kavuşmadan giden çok.Demel  matemin matematikçisi benim usta. 
-Dur usta, sessiz  harflerimi de  bindireyim bu sessiz, onsuz    gemiye
Umuda yolculuğumun  çok sesli konuşmasında  sesli harflerimle  bağırdım   duyar  belki.
Yahya Kemal:
“Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden. 
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden”
-Şair,  dönmeyen  dün ol artık.  Gelmeyene  gelincikler  besleme.   Seferiliğin  bitsin.Seferilik onun gidiş savaşıyla bitti. Yeni sevdana    yarın  ol, yarin olsun artık.
-Yarin  sana   çok yarın…
Usta, belki  rintlerin raksına gelir.Belki  rintlerin   dansında   Zind  yapar beni.Belki   Zen  Avesta’nın    ateşinde   aşk ateşini sunar.Belki  Zerdüşt  olur  veballerim.Belki   rintlerin akşamında ağlarım.Beni  anlar  damlalar gibi.
Yahya Kemal:
 “Dönülmez akşamın ufkundayız. Vakit çok geç; 
  Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç”
Seni kovalıyor zamansızlık.Seni esir ediyor hüzün.Vakt-i aşk kıyam et. Hicranlarını bitir. Hücrende aşklar yeşersin.Yeni baharın gelecek.Şulelerle yanacaksın.Küllerini oyalayacak.
  “Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül! 
  Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.”
Usta, gerçeği bilenin ruhunuza d’okunduğunda tesiri s’onsuzdur aslında.Her şeyi d’okunmuş aşk meleği gibi oyalar seni berraklar sahilinde. Seni kendine kadim kılıp berraklarına teslimiyeti oynar.
Varılmamış göğün yıldızlarını süpürür aşk bekçi  emelim.Sarılmamış  t’eninde  sıcak düşlerin  tecimeni    olur tümcelerim.Sözcükleri  soyutluğa soydururken  m’anayı   giydiren    ifadelerim  muhkem  kalır sevda kitabında.
-Gün’eşi kucağında  olan  yarının  seheri olur beklerim.   Bir   çocuk  düşü  gibi  saf kaşifliğim   başlar.Belki  bir oyuncak  gibi  gelir bulur beni. Belki  bir  vitrin  gibi  gözüme ilişir yakınlığı. Belki   İstanbul  gibi   bir sevda olur. Her şeyiyle dolu  ve  karışık.  Herkesin sabrını  tüketip; ama  yine de  vazgeçilmez  kılar.
Belki   dizlerimde   başlar   onun  orkestrası.Belki o,duyar ben duymazım.Bu  yüzden onu  özlemenin şefi  olup   aynı anlarda, anılarda  çalınmayı seven   ermişim.
Yahya Kemal:
“Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,
Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı,
Görmezler ufuklarda, şafak söktüğü anı...”
Ey tali! Ölümden ne beterdir bu karanlık! 
Ey aşk! O gönüller sana maloldular artık! 
Ey vuslat! O aşıkları efsuna ramet! 
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et! 
Şimdi şair, sen süslenmiş güzele âğıt yakmayı bırak.Sen aşkına güleç denizler sun.Berrak sevdanın azizliğinde seni bulur onun aşkı.
Usta,
-L’afın    ortasında  biraz da  onun    ustalığı olsun.O  örsün  gönlümün duvarlarını saçlarını ördüğü gibi.O   gelsin  bütün gelinler gibi, içimizdeki denize aşık  gelgitler eşliğinde.Hani  yine demiştiniz  ya…
“Aşkın gül açan bülbül öten vaktinde
Yaranla tarab yâr ile vuslat dileriz.”
İşte sevgilim yüzündeki güleç algılara hayal kentine gittim.Burada sensiz bir gemi geldi.Usta’nın sessiz gemisinde seni aradım; ama kendimi buldum. Sessiz harflerin şenliğinde bana ses getirecek tek gerçek sendin.
Hüzün  hep dağınıktır, saçları sırmadır,  gönlü  ırağın  perişanlığını  taşır.
Bu  yüzden  çekidüzen versen de  aynıdır  aslında.Hüzünlü bir yüzü  güldüren  ne olabilir ki? 
 A’dem ' de  demleniyor  aşk ve  hüzün.Ç’ayı  çok attı Havva.Hangi sıcağın dilidir  kavuşmak bilmiyoruz.
-Adem,  iki yüz bekledi.  İki  yüz  bekledi sevdiğine kavuşmak için.
Her gün kıyameti yaşadı.Her gün Havva dedi. Sevdaydı.Dünya onun sırtındaydı. Aşka artı olmanın dört işlemindeydi. Bu eksik, bu senli eksinin çarpılmasında. Aşka ufka yakın, aşk umuda pak, aşk sana çok benziyor Şulenar.
Hayrettin TaylanKayıt Tarihi : 22.4.2013 17:24:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!