Dilimize 70'li yıllarda, daha çok belediye hizmetleri alanında girmiş iki sözcük arazöz ile vidanjör. İşlevsel açıdan birbirinin karşıtı olan Fransızca kökenli sözcüklerden arazöz suyu püskürtürken, vidanjör su vakumluyor. Yani arazöz bir çeşit itfaiye işlerinde, vidanjör ise kanalizasyon işlerinde kullanılan tanker araçlarıdır. Fakat öykümüzün yaşandığı yıllarda küçük dağ ilçesinde görev yapan Belediye Başkanı Çoban Mehmet ile şoförü Batakçı Mustafa’nın bu iki sözcükten haberleri yoktur.
Ormancının ormancı olduğu yıllarda bu küçük dağ ilçesine, Sarı Osman diye ünlenen bir Orman Müdürü atanır. Gel zaman git zaman kendini topluma sevdiren Sarı Osman’ın bir süre sonra siyasi nedenlerden tayini çıkarılır. Fakat herkese iktidar yanlısı siyasi görüşü olduğuna inandırdığı için bu tayin toplumda şaşkınlık ve kırgınlık yaratır. Hatta siyasi çevrede kızgınlığa bile dönüşmüştür.
Geçimini büyük ölçüde ormancılıkla sağlayan ilçe halkından gelen tepkiler her geçen gün büyüyerek infial haline dönüşmüştür. Belediye Başkanı Çoban Mehmet de bu tepkileri duymazlıktan gelemez. Yetkili makamlara sitemde bulunmak ve tayini durdurmak amacıyla neler yapılabileceği konusunda acil bir toplantı yapmaya karar verir. Toplantıya ilçenin ileri gelenleri ve siyasiler çağırılır. Toplantı sonunda partinin tabelasının indirilmesi kararlaştırmıştır. Bunun anlamı yapılacak ilk seçimde iktidar partisine rey verilmeyecektir. Dahası muhalefet partisi desteklenecektir. Telefonla randevular alınır.
Başkan ve şoförü halktan aldığı bu koz ile Ankara’nın yolunu tutarlar. Durumdan haberdar olan partinin il başkanı üstlerini bilgilendirdiği için başkentte inanılmaz bir ilgiyle karşılaşmışlar ve şaşırmışlardır. Kendi seçim bölgesi milletvekilleriyle görüşmeler yaparak başlarlar işe…Sırasıyla Adalet, Tarım, Milli Eğitim, Sağlık ve İçişleri bakanlarıyla ilçenin kaderini değiştirecek kazanımlar getiren görüşmeler yapılmış ama hepsi de Orman Müdürünün tayini konusunda yardımcı olamayacaklarını söylemişlerdir. Adalet bakanından adliye sarayı, bir hakim ile bir savcı, Tarım Bakanından kooperatif binası ile bir müdür, Milli Eğitim Bakanından her köye bir öğretmen ve ilçeye bir lise, Sağlık Bakanından Devlet Hastanesi ve bir hekim, İç işleri Bakanından da maiyet memurunun yerine bir kaymakam sözü alarak ayrılırlar. Başkan ve şoförü çok mutlu olmuşlardır olmasına da asıl Ankara’ya geliş amaçları olan Sarı Osman’ın tayininin durdurulması konusunda hiçbir gelişme yoktur.
Randevu alamadıkları için Orman Bakanı ile görüşemezler ama bir yolunu bulup Başbakan’ın makamına ulaşırlar.
Önlerinde Başbakan ile görüşmek için bekleyen Kırıkkale, Tarsus, Osmaniye, Yalova, İnegöl gibi bir çok büyük ilçe olmasına rağmen, aradan çıkarıverelim düşüncesiyle hiç bekletilmeden huzura kabul edilirler. Başbakan’ın yanında Sanayi Bakanı da bulunmaktadır. Kısa bir hal hatır söyleşisinden sonra Başkan ilçesi için verilen sözleri anlatır. Başbakan bu yatırım sözlerini onaylar bir ifadeyle başını sallamaktadır. Tam Orman Müdürünün tayininden söz edecektir ki, durumu kavrayan Başbakan sanayi bakanından ne istediklerini sorar. Bu duruma çok şaşıran ve bir sanayi bakanından küçük bir ilçeye ne isteyeceğini bilemeyen Çoban Mehmet bir an kapıda iki eli göbeğinde bağlı olarak bekleyen şoförüyle göz göze gelir.
Başkanının zor durumda olduğunu kavrayan şoför Batakçı Mustafa hemen bir adım öne gelir ve özür dileyerek, -“Efendim ilçemizin bir arazöz ve bir de vidanjöre acilen ihtiyacı var,” diyerek sözünü tamamlar. Bu iki sözcüğü komşu belediyesinin “Arazöz ve vidanjör şoförü işe alınacaktır,” şeklindeki gazete ilanında okumuştur ama ne anlama geldiğini bilmemektedir. Sanayi Bakanı Başbakan’ın da uygun görmesi halinde bunun mümkün olduğunu, ancak bu iki işi birden yapan, iki araç yerine bir tane araç verebileceklerini belirtir. Arazöz ve vidanjör sözcüklerini ilk kez duyan Başkan Çoban Mehmet, Sanayi Bakanından ne istediğini sorarım sana dercesine kızgın baş sallayarak bakar bir süre şoförüne … Sonra tekrar Orman Müdürü konusunu açmaya yeltendiği anda Başbakan ayağa kalkar ve sırada çok ilçe olduğunu söyleyerek Çoban Mehmet ile Şoförünü uğurlar.
Ne olduğunu anlayamadan kendini makam odasının dışında bulan Başkan ilçe için verilen sözlere sevinememiş, hırsını şoföründen almaya yönelmiştir. Zira ilçeye nasıl dönecektir? Demezler mi adama koskoca belediye başkanı başkente gitmiş de bir müdürün tayini durduramamış. Son bir umutla konuyu uygun bir zamanda Başbakan’a iletmesi için sekreterine anlatır ve not yazdırır. Fakat destursuz söze karışıp ne anlama geldiğini bilmediği şeyleri Sanayi Bakanından istediği için şoförüne çok kızmaktadır. -“Söyle bakalım ukala başı: Arazöz nedir? sorusuna, -“Efendim komşu belediyenin bir gazete ilanında okumuştum. Şoförlerin kullandığı bir şey herhalde,” yanıtını verince…-“Allah belanı versin! . Şuna bakın! . Herhalde diyor utanmadan. Peki vidanjör neymiş bakalım? ” Bu soruya da yanıt veremeyince, iyice küplere binen Başkan, ağzına geleni söylemektedir. Başbakanlıkta görevli personel Başkan Çoban Mehmet’i güçlükle yatıştırarak binanın dışına çıkartırlar. Başkan hakaretlerine devam etmektedir.
-' Ülen Allah’ın geri zekalısı, baş belası, seni acıyıp işe aldığıma mı yanayım, yoksa şu başıma gelen işlere mi? Bundan tezi yok yapılacak ilk bordroda sen yoksun. Git kendine yeni bir iş bul. Arazözmüş…Vidanjörmüş…Eğer bu ne menem şeyler gelince ahali bana gülerse seni vururum. Bu yaştan sonra beni elaleme güldüremezsin.” Bütün hakaretleri susarak dinleyen Şoför Batakçı Mustafa bir an önce bu işkencenin bitmesi için makam cipine doğru hızla yürümekte, Başkan ise arkasından onu takip ederek ağzına geleni söylemeye devam etmektedir. Neden sonra araca binerek yola çıkarlar. Fakat Başkanın hakaretleri azalacağına artmaktadır. Benzin istasyonunda mola verdiklerinde daha fazla dayanamayacağını anlayan şoför, istifa ettiğini söyleyince olanlar olmuştur. İyice zıvanadan çıkarak şoförünü dövmeye başlayan Başkanı, mola verdikleri yerdeki benzin istasyonunun görevlileri güçlükle sakinleştirirler. Tekrar yola çıkan ikilinin ağzını bıçak açmamaktadır. Hiç konuşmadıkları halde, ilçelerinin bağlı oldukları şehre ulaşırlar.
Tam şehir itfaiyenin önünden geçerlerken şoför cipi yolun kenarına park eder. Neden durduğunu soran Başkan’a sert bir ses tonuyla: -“Arazözün, vidanjörün ne olduğunu soracağım.”der. Bunun üzerine araçtan inen Başkan, “Ben de geleyim. Sen kıt aklınla işleri yine karıştırmayasın. Hem müdür beni iyi tanır. Bir çayını içeyim.”yanıtını verir. Somurtarak girdikleri binadan gülümseyerek çıkarlar.
Tekrar araca binen ikili ilçenin yolunu tutar. Yolda bir çeşme başında durarak şehirden aldıkları üzüm ile ekmeği yerken şoför sorar. “Başkanım şu bizim müdürün işini sorduklarında ne cevap vereceksin millete? Bu soruyu duymazlıktan gelen ve uzun uzun dağların doruklarına baktıktan sonra tuvalet ihtiyacını gidermek için bir miktar uzaklaşan Başkana: “Hey Başkanım! .. çevreyi fazla kirletmeyiniz. Çünkü arazöz ile vidanjörümüz henüz gelmemiştir.” diye seslenince kahkaha ile gülüşürler. Aralarındaki buzlar iyice çözülmüştür. Başkan şoförüne –“Yahu sen demin bir soru sormuştun ya…” deyince, şoför “Evet başkanım ne cevap vereceksin millete? ..Başkan Çoban Mehmet hınzır bir gülümsemeyle: “Vidanjörle tıkanan kanalizasyondaki pisliğinizi vakumlayıp, arazözle de yıkayacağız. Daha ne istersiniz bir Belediye Başkanından? ” diyeceğim…Ellerini ovuşturarak: -“Ondan sonra da gelsin bakalım reyler…Ülen ben aday olarak çoban sopamı koysam yine reis seçilirim be! . Benden iyisini mi bulacaklarmış? ” diyerek kahkahalar atarken, şoför Batakçı Mustafa da bu küçük nutka alkış tutmaktadır…
Kayıt Tarihi : 8.8.2008 18:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.