Reis'e güvenin ve şükredin!

Galileo, dünyanın evrenin merkezi olmadığını ispatladı. Ama, dünyanın merkezi neresi? O konuda bir keşfi yok… Olamazdı… Çünkü o sıralarda daha dünya lideri anasından doğmamıştı… Cam ve demir bulunmasaydı, teleskop da icat edilemezdi ve yıldızları da inceleyip, dünyanın merkez olmadığını iddia edemezdi. Galileo bu gün yaşasaydı, dünyanın merkezi olarak da Reisi işaret ederdi. Bundan hiç kuşkumuz yok.
Bilimde amaçlar ve araçlar çok önemli…
Dünya lideri Reis de, araç olarak insanları kullanarak, dünya lideri olarak, dünyanın en zengini olma hakkını kullanıyor. Ekonomide istikrarı sağlamak için ‘’az olsun temiz olsun’’ şiarıyla yola devam diyor.
Yeteneksiz yöneticileri devre dışı bırakıp, tek merkezden, tak başına ‘’ileriiii!’’ diyor. Katar da öyle değil mi? Küçük ama dünya zengini… Para içinde boğulmamak için zengin ülkelere bile para dağıtıyor.
Reis işini biliyor!
Az fabrika, az tarım, az hayvancılık… İş yeri az olunca, işçi sayısı da az olacak. İşsizler kapıda çok olunca ücretler de az olacak. ‘’Ben bu ücrete çalışamam, bu ücretle ev geçinmez’’ diyen olursa ‘’, ‘’Aha kapı, ananı da al git! Orada, iş için bekleyen çok, canın isterse…’’ diyebilecek… Üretim dışı kalan insanları birbirine düşman edip kırdırarak, yoksul ve aç insanlar ordusuna son verecek… Bütün zenginlikler onun kasasına akacak…
Vatan mı? O da ne demek? Parası olan için her yer vatan… Her bir oğlu, her bir kızı değişik ülkelerden ikinci vatandaşlık hakkını aldı mı? Oralara yerleşti mi? Al sana vatan… Tanrı ‘’yürü yaa kulum dedi mi?’’ sorun yok… O tanrı zaten Reis’in kasasında, Reis nerede saklarsa orada… Reis ne derse onun hizmetinde…
Ya parası olmayanlar için Vatan’ın anlamı ne? Kendi oturduğu kulübe diyeceğim, ama, şimdilerde kentsel dönüşümde işi kolaylaştırmak için mülkiyet hakkını da vatandaşın elinden aldılar. Yani tam anlamıyla nüfusun büyük kesimini vatansızlaştırdılar…
Reis insanları ‘’hayatlarında görmedikleri, göremeyecekleri yerler için savaştırmıyor. Hak edip sahip olacakları yerler için savaştırıyor…
‘’Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’’ Eğer illa da bir vatanım olsun istiyorlarsa gitsinler Afganistan’da, Ortadoğu’da vatan edinme hakkını elde etsinler. Reis bu imkanı yaratıyor… İsteyen gitsin oralarda kan döksün, vatan sahibi olsun… Her devlet yoksuluna böyle imkanlar bağışlamıyor… Bunun için Reis gibi dünya lideri olmak gerekiyor. Aklı olan böyle bir fırsatı kaçırmıyor…
Reis’teki zeka kimsede yok…
Reis fuzuli yatırımlar yapmıyor… Sağlık mı? Er geç ölmeyecekler mi? Emekli olan 15-20 yıl çalışmadan, üretmeden maaş alıyormuş… Doğru hesaplamış Reis… Hesabı da kuvvetli… Fuzuli değil mi onlara ödenen para? Milyonlarca emeklinin aldığı bu fuzuli paralar bir kasaya aksa… Ne zenginlik be… Kaç gemicik alınır, kaç AVM kurulur düşünün…
Eğitime gelince Reis gene bir ilk uygulamaya imza atıyor… Kendine kendini model alıyor… Toplum da onu model olarak benimsemek zorunda… Çünkü mutluluk önemli… Çok okuyan ve çok bilen mutlu olamıyor… Mutlu olabilmek için, bilmemek, düşünmemek en önemli yol… Mehtar takımı ve gürültü bu imkanları sağlayan en muhteşem yol… Onun için Tek kitap yeter… Gözlerini yum, duanı yap… Şükretmesini öğren yeter…
Yazı bulunalı 5 bin yıl oldu… İnsanlığın başlangıcı ise 200 milyon yıl öncesine kadar gidiyor… Yani yazıdan önceki insanlara diploma soran mı oldu? Onlar yaşamadılar mı canım! Üç kağıt parçasını arkasına asan ve de ağzı olan konuşuyor… Diploma nerede? Ahhh! M.Cengiz’in ağzı olsa… Ananın… Mehmet Cengiz’ler, kilise çanı gibi her daim iktidarın yanında hazır olmalı… İnsan kızınca onun sayesinde rahatlıyor… Adeta orgazm oluyor…
Eğer dünyayı ve toplumu ayakta tutan ve geliştiren çelişkiler ise, diplomalıların iddiasına göre öyleymiş… Yazıdan önce de gelişme varmış ki yazı da bulunmuş… Yine aynı düşünürler, ‘’çelişkiler çözüldüğünde dünyanın da sonu gelmiş olur’’ dediklerine göre… Ne çıkarımız var dünyanın sonunun gelmesinde? Çelişkiler çözülmesin öyleyse. Çelişkileri çözen kim… Diplomalı filozoflar değil mi? İşte dünyanın ve insanlığın düşmanı onlar… Hem onları ve hem onları onlar yapan o bilimi ve eğitimi yerle bir etmeli… Ne kadar akademisyen varsa bitirmeli… Tabi bunların içinde sadece ekmek parası için bu bileme bağlı kalanları da korumalı… Zaten onlar hemen belli oluyor. Saygılarını bi türlü belli ediyorlar. El pençe huzura çıkıyorlar…
Canlı ve cansız her nesnenin bir ömrü var. Hayatımızda sonu gelen çok canlı gördüğümüz için bunu biliyoruz. Bu sonu engellemek elimizde olmasa bile, uzatmak elimizde… Çelişkileri çözmeye çalışanları önünü kesmek…
Akıl, zihin, bilim, düşünce teknolojiyi geliştiriyor, günlük hayatımızı kolaylaştırıyor, ama, çelişkileri çözerek dünyanın ömrünü dolayısıyla bizim de ömrümüzü kısaltıyor… Burada toplum ikiye ayrılıyor. Kendini düşünenler ve geleceği, toplumu, gelecek nesilleri düşünenler…
Reis hem kendini, hem geleceği, hem geleceğini düşünüyor.
Geleceği düşündüğü için de teknolojiye karşı… İnsan biraz başını yastığa koyup düşününce Reis’e hak veriyor… Siz hiç koyunlarda kuzularda deli olan gördünüz mü? Yok. İnsanlarda ise delirme oranı istikrarlı şekilde( Reis istikrarı sever) artıyor. Hem de okuyanlar arasında artış daha fazla… Demek ki eğitim zararlı… Ama aklımızın ermediği bir şey var. Dünyanın ömrünü uzatıyor, kendi ömrünü uzatıyor, anladık… Tanrı da avucunda… O halde bu cennet cehennem neyin nesi… İnsanların sinirleri bozulmasın diye Uyku hapı mı?
‘’ Reis öldürüyor!’’ diyorlar… Üç kağıt parçasına güvenenlerin ağzından çıkıyor bunlar. Oysa Reis’e bilgiler vahiy yoluyla geliyor. O, ‘’Beden ruhun hapishanesi’’ olduğunu çoktan öğrenmiş… Ruhsuz beden ne işe yarar? Önemli olan ruh ise onu özgürlüğe kavuşturmalı. Reis ilahi gücünü onun için kullanıyor… Hapishane duvarlarını yıkıyor.
‘’Ruh bedenin açamadığı kapıları açar!’’ Reis bu gidişle bütün kapıları açacak ve dünya liderliğinin hakkını tam olarak verecek… Tek dil, tek din, tek bayrak ve Dünya’da tek imparatorluk Reis’i bekliyor. Reis’in imparatorluğunu sevmeyenler yıldızlara girsinler…
Reis’e güvenin ve şükredin!