belki bir sevişmek geçer içinden
belki kavuşmak sessizce, ağlaşmak
belki bir sızı hissedersin içinde dünden
belki bir hoyrat alkış tutar ellerin
yüreğin tırmanışa ramak kala duruverir birden
bir hüzün hisseder gözlerin
ve koşmak bir yağmur altında
sanki haktan kaçarcasına
ve ardına bakamamak yıllarca
ardım sıra biri kovalarcasına
ve koşmak bir yağmur altında
sarayburnu yepyeni bir fırtınayla
serilmiş sular taşlar üzerinde
gülhaneden birkaç yaprak uçuyor sırayla
sırayla konuyor taşlara fareler selinde
iki taş arası üç-beş kafa
Profesörler; yaşlılar, en azı kırk.
Çalışkan, hırslı, yaslı, kalbi kırık.
Ölüm kapılarını çalacak tık tık...
Boynu bükük bilim beyaz yakalık.
Profesörler; ilgili, bilgiden yaratık.
Eminönü sahili bugün yine sessizdi
iki şıracı 'şıraaa...' diye bağırıyor
ve ardından 'köfte köfteciii...'sesleri duyuluyordu
ve yine Mısır çarşısı ecnebilerle dolup ecnebilerle taşıyordu
belki de karşı kahvede günün son çalan bestesi
bir ihtimal ki izin yok hiçbir ihtimale
operasyon büyük, gidecek birlik yok intikale
öylesine çetin ki dayanmak zor
sonuna kadar dönmek yok
bu canım nazlı hilale...
küçük bir yaşamak ümidim olsaydı bahardan
bir yeşil çorap örerdim kurak topraktan
ne haberim olurdu, ne derdim kültürden sanattan
küçücük bir sevgim olsaydı yaşamaktan...
hadi gül;
ne kaldı ağlayacak?
bir resmin vardı elimde,
o da yok şimdi hani bak?
Adanadaydım hava soğuktu
bir göz gözyaşlarıma dokunuyordu
dudaklarıma hayat verecek duygular
kalbimi tırmalıyordu
ve hiç konuşmuyordu
satılık muhayyer
doksanüç doğumlu
onüç yaşında
eli kolu yerinde
üstelik çift boğumlu
aklı başında
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!