her gün yolda rastlardım
ben okula gider
o işten eve dönerdi.
ben elimde kitaplar,
üzerimde hep aynı ceket;
o işçi kıyafetiyle
yüzünde hep aynı gülümsem.
ben toy bir delikanlı
o "ortasında ömrünün”.
annemgillerden
taaa köyden
onların köyünden tanırdım.
göz gözü görmediği kış aylarında
evlerden evlere
karın altından tüneller açılarak
gidildiği zamanlardan yani.
şimdilerde o eski karlar da gitti
tıpkı o eski insanlar gibi.
"dayı" derdim
o da bana "yeğen..."
bilmezdim anlamını "yeğen"in
kötü,
çok kötü bir şey sanır
kızardım içten içe,
hem de çok...
cesaret edip
bana "yeğen deme” diyemedim.
iyi ki de diyemedim.
yoksul gecekondu mahallesi İstanbul’un;
yolları çamur,
elektriği suyu yok,
barajında insan boğacak kadar çok,
onlara daha yakın.
her gün girip yüzdüğümüz,
anaların yüreğini ağzına getiren,
her hafta üç beş demeden
sekiz on kişinin boğulduğu
o kahrolası yer.
yaşamı ölümle kutsuyor!
özellikle çocuklara.
aaah çocuklar!
aaah çocuklar...
öyle bir çağrışı vardı ki onları
karşı koyamazdı hiç biri.
körpe insan manyağı!
hele anaların
hele anaların
hele avratların çığlığı...
seksen bir senesinin
bir pazar sabahı;
mevsim yaz,
sıcak,
gayri zül gelir yaşam!
atıverir serin sulara kendini
yüzme bilmeden hem de.
bir daha
ne o
"günaydın yeğen"
ne de ben
"günaydın dayı" diyebildim.
rastlaştığımız o yerde
çekip gittim öylece.
Kayıt Tarihi : 21.8.2019 12:48:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!