geçmiş düşüm çocuksu yüzüm yürek kıpırtım
aybikem
derin mavide bir kuştun kondun düşlerimizin içine
sesin bozdu sessizliğimizi
hayatımızı kavuran güzdü yokluğun,
sen geldin yağdın yüreklerimize
avuçlayabilir misin karanlığı
sonlandırabilir misin bıçaksırtı bekleyişleri
durdurabilir misin kendini…
hayır
kaybedişlerin efendisisin sen
rezil, aptal ve ahmak…
gamzelerinde dolaşırken senin
sokaklarda uğursuz bir karmaşa yaşanıyordu
baharın damlamasını beklerken cümlelerime
mezarlıkları yeniden ölüyordu şehrin
/ sonu olan öykülerden birisinin kahramanı sanarken kendimizi
şekilsiz bir deniz karanlığında boğuluyorduk /
düş yüklü zamanlarda kovaladım sensizliği dila
seninle yaşanan bütün başlangıçların bir son olduğunun bile bile..
hiçbir beklentim yoktu varlığına gönderdiğim tebessümlerde
aslında gümrah bir annenin çocuğuna sunduğu
bakir yağmur kokusuydu aşk
yine de yoktum
uyandırmaya kıyamadığım sabahların gizi
celladı oldu masumluğumun
rutubetli yaşamların
inançsız mundar günahları
labirent aşkların çıkmazında
damarlarındaki toprağa
kasıklarındaki bütün sancılara rağmen
ölüler acı hissetmezmiş
yalan!
boşluk umarsızca akıyor üzerime..
zaman çöplüğünde attığım adımlar,
kaosun habercisi
iç ayarları bozuluyor masumluğumun..
/karanlık; savruk bir kurşun olup,
düşler için işkence odaları kuruyor../
alaturka bir kabuk bağladı sensizliğim
üstü pul pul olmuş yara ile her oynayışımda
akan kıpkırmızı aşk oluyor
kan değil..
arabeskin bütün renkleri sarıyor yokluğunu;
sarı, yeşil, mavi, kırmızı
sustum suskunluğuna bölündüm…
konuştum gerçeğiyle çarptı beni..
ve seninle kurduğum ilk düşte
beni benden çıkardı
ardından toplamımızın bir hiç olduğunu gösterdi
aşktı…
aç gözlü kargaların
kan kokan nefeslerinden korurken
kendimizi
ölümler dost oldu aşkımıza
metal bir soğukluk kaplıyordu cümlelerimizi
ateşle oynayan bir yalandı dudaklardan dökülen
merhaba,rasih yilmazin yazilarini cok begeniyorum ama yazilarin tamami yok.neden acaba?