Yürüdüm... Ayışığında, gökyüzüne kanat açmış yıldızlara bakarak yürüdüm... Akşam başından yağan yağmur yerleri ıslatmış, killi toprak balçıklaşmıştı. Bulutlar yeniden yıldızların önünü kapatmaya başladığında yağacak olan yağmurun kokusunu hissetmeye başladım. Uzaklarda şimşekler çakıyor, kararan geceyi bir güneş gibi aydınlatıyordu. Yürüyeceğim yolda bana rehberlik ediyorlardı sanki...
Saat gecenin onbiriydi ve benim randevu yerine ulaşabilmem için sadece yirmi dakikam vardı. Ama beş yıldır aynı yolu aynı saatlerde yürüdüğüm için neredeyse dakikası dakikasına varacağımı biliyordum randevu yerine. beş yıldır olduğu gibi yine zamanında varacaktım.
Her yıl saat onbirde olduğu gibi yine gül bahçesinin önünden geçiyordum. Ahmet Amcanın gül bahçesi...Bir gül kopardım bahçenin sınırlarını aşıp yola sarkan dalların birinden... Bir tane hakkım vardı. Öyle demişti Ahmet Amca o gece de. 'Bir tane gül hakkın var sevgiline vermek için. Zaten az olan daha değerli değil midir? ' deyip ardından eklemişti. 'Bu güllere ihtiyacı olan birçok sevgili var...'
Haklıydı... Nadir olan her zaman değerliydi... Benim biricik gülüm, biriciğim gibi... Vasiyeti sayılırdı benim için Ahmet Amcanın söyledikleri... Geçen sene cennette rengarenk çiçeklerin olduğu çiçek bahçesinde yerini almıştı...
***
Bundan tam altı yıl önceydi... Yine yağan yağmur yerleri ıslatmış, birkaç saat durduktan sonra devam etmişti... Bundan sonraki altı yıl boyunca da bu kural hiç değişmedi... Yine karanlık, yine yağmur... Acele ediyordum. Beni beklediğini biliyordum, geç kalmıştım... Onbir buçukta buluşacaktık... Ben yaklaşık on dakika geç kalmıştım... Randevu yerine geldiğim zaman onu göremeyince şaşırdım... On dakika daha beklememiş miydi? .. Yapmazdı böyle birşey... On dakika için çekip gitmezdi... Belki o da geç kalmıştır diye bu kez ben beklemeye başladım...
Yaklaşık on dakika bekledim... Belki karşılaşırız diye geleceği yolda ilerlemeye başladım...
Biraz yürüyünce ilerideki kalabalığı farkettim. İnsanlar sanki bilinçsizce toplanmış bir kalabalık oluşturmuşlardı... Kimisi sinirli, kimisi üzgün müydü... Yoksa bana mı öyle geliyordu... Ama orada istenmeyen, beklenmeyen birşey olmuştu mutlaka... 'Çok da gençmiş' dedi birisi. 'Yazık olmuş'... Düşündüğüm şeyin olmaması için yalvarıyordum Allah'a... Ayaklarım sanki ilerlemiyordu... Oraya gitmek istemiyorlardı... Zar zor ilerliyordum... Bir an düşeceğimi sandım...
Üstü gazetelerle kapatılmış ama bir kolu dışarda kalmıştı... Oydu... Benim aldığım kazak vardı üzerinde... Elimdeki gül yere düştü, ardından da ben...
***
Hızlı giden bir şoför kaygan yolda virajı alamamış ve kaldırıma çıkmış... Sonra ona çarpmış... Benimle buluşmaya geliyorken...
Aradan altı yıl geçti... Beş yıldır on dakika erken gidiyorum randevuya... Sanki onu kaza yerine gelmeden durduracakmışım gibi geliyor... Kaza yerine geldiğimde gülü bırakıyorum oraya... Gülümü orada bıraktığım gibi... 'Üzülme' diyor sanki bana 'Ben zaten her zaman seninleyim ki'... Yağmur biraz daha hızlanıyor... Benim gözümdeki yaşları görünce o da ağlıyor sanki... 'Ağlama' diyorum... 'Beni de bekle, yakında ben de geleceğim yanına'...
Kayıt Tarihi : 21.10.2007 20:20:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!