Çocuktum,
Susadım,
Yarım oruçta!
Hep seraplar gördüm,
Çölde uçurtma!
İftar, uzak diyar,
İstanbul şehirlerin şâhı pâdişâhıdır
Fatih Sultân Mehmet ‘in evvel âhir aşkıdır.
“Boğaz”ın mehtaplarda, şûhçadır raksı şavkı,
Anadolu Hisarı Rumeli’ye nâz mıdır?
Ey Gül Yüzlü Efendim diyemedi dilim lâl geldi,
Hulk-ı hasen tacına bakamadı gözüm âr geldi,
İsmetinden bir zerre alamadım “Edep Yâ Hû” deyip,
Ey Gül Yüzlü Efendim, diyemedi dilim lâl geldi.
Fuzuli ’den Kaside-i Su’yla gözüme nem geldi.
Bilâlî billûr sedân, bedeni bürür ezan,
Yere göğe diriliş, zamana mühür ezan.
Seherde Dâvudî ses sarar semâları,
Güllere şebnem olur, bülbüle nâlân ezan.
Muhammed yoluna yolcu Mevlana,
Anadolu yurdunun rûhu Mevlana.
İsâ’dan Musa’dan aşkın ateşin,
Nice pervâneler, yaktı Mevlana.
Dillere destansın gönüllere sultan,
'Eyub Sultan'larla göklere sultan.
Altın Boynuz’unla âleme sultan,
Fatih Sultan Mehmet’e sultan İstanbul.
Sultan Ahmet’inin turkuazına,
Nur’dan örtü sana hiç tahammül yok mu
Allah’tan emir bilip âmâden yok mu
Acep bu derdimin dermanı yok mu
Ya bu sabır etmenin oranı yok mu
Çocukluk yağmurlarını
Kara bulutlar saklardı,
Gök gürler
Kulaklarımı tıkar,
Yıldırımlara
Gözlerimi kapardım.
Deniz esintilerine konaklamış konuklarından
Daha aşkın bir sevdayı yüklendim sana bugün
Dünden özge rüzgar.
Nisan yağmurlarını çağırmandan,
Yağmur yüklü bulutlarını taşımandan,
Gazeller şûh dedi hep, benim derdim şah amân,
Mihr ü mehten gayrısı, yakmaz beni âh amân!
Nurundan zerre versen yanarım Tûr’un gibi
Yangınım günâhlardan, “Settar”ım ol,el amân!
Teşekkür edirem
ramiz aga,yakışıklı
ben azerbaycandan yazirem,senin şiirlerini çook sevirem azerbaycanda da okirem senin faninem azerbaycana selam istirem