Zengin ailenin şimarık çocuğu değildim. Babam ele muhtaç olmadan kendi yağıyla kavrulan orta halli birisiydi. Çocukluğum kuzu koyun gütmekle, bahçede büyüklerime yardım etmekle geçti. Derken okul hayatı ve okulun hemen sonrasında hiç ara vermeden genç yaşta başlayan devlet memurluğu, derken askerlik.
Çocukluğumdan başlayan belli bir terbiye ve disiplinle geçen gençlik döneminin ardından aile sorumluluğu bindi omuzumuza ve bununla birliktede mensubu olmakla gurur ve şeref duyduğum Türk-İslam ülküsü davasının hizmetkarlığı benim başı boş, şimarık ve nemelazımcı olmama engel oldu,bunun yanında bana hep bir disiplin, ölçülü hareket etme ve attığı adımın bir değil onlarca ilerisini düşünme mecburiyeti getirdi.
Yıllarca yöneticilik yaptım. Sorumluluğumun bilinciyle hiç bir zaman kişilere, kurum ve kuruluşlara, olaylara karşı olumsuzluk içinde olmadım, olumsuz yaklaşmadım. Atalarımızın dediği gibi her şerde bir hayır vardır düsturuyla hep olumlu baktım, ders almaya ders çıkarmaya çalıştım. Bu hareketim yüzünden hiç zarar görmedim fakat benim bu halimden faydalanmak isteyenlerin açtığı yara ve zararı örtmek yine bana düştü.
Başkalarının hatalarını, başkalarının yanlışlarını kullanarak bir yere gelmek yerine, onları kötüleyerek kendime fayda sağlamak yerine kendimce doğru bildiğim, aklım ve mantığım süzgecinden geçirerek faydalı gördüğüm şeyleri yapmayı yeğledim. Ben bunun doğru olduğuna inandım. Kimseyi çıkarım için kullanmadım, kimsenin omuzuna basıp yükselmeyi düşünmedim. Belki bunu yaparak hata ettim, belki yapsaydım daha iyi olurdum bilemiyorum ama ben yaptığımdan asla pişmanlık duymadım. Maksadım kendimi övmek değildi ama yazdığımdan bu sonucu çıkarmakta mümkün. Şunu anlatmaya çalışıyorum; günümüzde bilgi ve becerisi olmayan, üretmeyi bilmeyen kişilerin sığındığı liman başkasını kötülemek, başkasının bilerek yada bilmeden yaptığı yanlışı su yüzüne çıkarıp bundan çıkar sağlamak. Çevremize biraz dikkatlice bakarsak pek çok kimse ben şunu yapmak istiyorum, ben şunu yapabilirim demiyor, sen şunu yanlış yaptın, sen beceriksizsin, senin aklın bu işlere ermiyor, kötüsün, şöylesin böylesin yani gücücün yettiğince kötülemek, karalamak onun sırtına basarak kendini yükseltmek peşindeler. Kendi meziyetini öne çıkarmak işin zor olan yanı, her şeyde olduğu gibi bu konudada kolaycılık işimize geliyor.
Siyasette, ticarette, sanatta, sporda hep başkalarının hatalarından faydalanmak, hep başkalarını kötüleyerek kendimize fayda sağlamaya çalışıyoruz.
Mahcup mahcup gözlerina bakınca,
Gözlerinde deryalara dalınca,
Hele birde kollarımla sarınca,
Ne dert kalıyor, nede akıl başta.
Işıl ışıl ışıldarken gözlerin,
Şu gönlüme çığ düştü,
Enkazdayım sevdiğim.
Ta yüreğim üşüdü,
Ayazdayım sevdiğim.
Ne gönlümde ot biter,
Kuş olsaydım, bir çınarın dalında,
Vara, yoğa öten, cik cik,
Durup da dinler miydin birazcık?
Uçup konsam, ben omzuna yumşacık,
Ürkek ürkek gözlerine bakarak,
Papatyayla fala baktım,
Hiç çıkmıyor sevdi diye.
Biraz umutlanacaktım,
Hiç çıkmıyor sevdi diye.
Dayanılmaz hallerdeyim,
Yaz yağmuru, yaz yağmuru,
Kalem al da yaz yağmuru.
Çiftçilerim mutlu olur,
Berekettir yaz yağmuru.
Yaz yağmuru, yaz yağmuru,
Senden çok şey istemedim,
Beni anla, yeter bana.
Böyle tepki hiç görmedim,
Beni anla, yeter bana.
Ne dedinde ben yapmadım?
Şu gurbetin bitsin kahrı,
Sönmeyen bir ocak var mı?
Kahrolsun parası pulu,
Yıkılmayan yuva var mı?
İman ahlak boşa çıktı,
Değer yargıları değişti mi ne dersin?
Mert olarak yaşamak zorlaştı be dostum.
Yağcılık yapmadan, eğilip bükülmeden,
Dürüst insan kalması zorlaştı be dostum.
Yamuksan değerli, yağcı isen saygılı,
Günlerim soğuk,
Günlerim sensiz,
Günlerim yalnız.
Donuyorum...
Soğuk üşütüyor,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!