Ölümümü gördüm bu gün,
Kara gecelerden geldi karşıma.
Çelik gibi, baktı gözlerime.
Buz gibi oldum.
Ölümümü gördüm. Ağlamaklı oldu yüreğim.
Öl. Deseydi.
Ölebilirdim.
Belki güneşin battığı zamanlarda,
Şakağıma bir kurşun sıkarak, değil.
Belki, hızla gelen trenin önüne atlayarak, değil
Amma, çılgınca dalgalanan bir denize kendimi bırakıp,
Anne ben öldüm.
Bunu sen görmedin.
Görmeni de istemezdim.
Ağlardın…
Önce tek kişilik hücreye koydular.
UÇUYOR KUŞUM
I
Akıyor nehir.
Uçuyor kuşum.
Ağlıyor dağlar.
Gece...
Karanlık.
Onbir saat.
Soba yanmıyor, sönmüş usul usul.
Burnumu cama dayamışım.
Karanlığı düşünüyorum.
Bir bizim eve gelmedi bahar.
Karşı komşumun bahçesinde uçuşur kuşlar
Balkonlar hep çiçek doldu.
Bir bizim balkonda karakış.
Caddelerden sokaklardan, eridi gitti karlar.
Bir, benim yollarım buzlu…
Dün, meyhanede bir genç kız cesedi bulundu.
Onu, ben öldürdüm! ...
Öyle; kara zeytine çalan gözleriyle bakıyordu.
Öyle; bir mahzun gülücük dudaklarında…
Öyle bakıyordu, ne bileyim işte öyle sevgi dolu…
Dayanamadım.
ATLI
Gök yüzünde bulutlar var.
Yer yüzünde kar.
Uzun uzun ağaçlar değiyor, parmak uçlarıyla,
İki bardak bira vardı masanın üzerinde.
Bir de kola.
Kola Ayşe’nin önünde.
Figen, birde ben.
Eminönü’nde vapurlar gidip geliyordu, dumanını savurarak.
Sen; en iyisi mi?
Çek git be Abidin, elimi kana bulamadan.
Ya, öldüreceğim seni,
Ya da öleceğim…
Mahpus damlarında çürüyeceksin,
Gençliğine doyamadan.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!