karanfil kokusu serptim yollara
ışıkların sustuğu zamandan beri
yanmış hislerin külleriyle dolu kalbim
mezar kazıyorum onlara hafızamın boşluklarında
bir damla yaş
acı bir sızı
buhar olup ufkuma sarmak üzere
her şey çıplak
her yer şeffaf bir boşluğun zarı kadar ince
kızıl bir şafakla yalnız gelen
ebyaz bir fecirle yalnız gidiyor
sessiz sedasız
gönül ufkundan ağır ağır
gözlerimde yükselen hüzün bulutları
bilahare sesler
nefes nefese
kan-ter içinde
bağrımdan ateş nehri taşıyor
alev rüzgarları esiyor
burnundan soluyan efkarlar başımda
buzdan bir aynanın önünde
gittikçe kaybolan saatlerin yelkovanıyla yolcuyum
meçhule biraz daha yaklaşmış
hayaller berduş...
sevmekten yorgun düşmüş binlerce duyguyu sırtlıyor bedenim
dakikalar kurşun gibi ağırlaşıyor
geçmek bilmiyor
vuslat saatinin son sınırındayım
en soğuk rüzgarlarla ayaz kesilmiş
bir çiçeğin solarken koparamadığı velveleyim şimdi
cemresi düşmemiş baharın dağlarında
yavaş yavaş bir sıtma gibi vücudu dolaşıyor
terk edilmiş olma vehminin azabı sanki
masa üzerine yığılmış bir yığın şiir
bırakıp gidilmek ne kadar zor
henüz toprağa atılan bir tohum gibiyim
bir uçurum kenarında ki dal parçası gibi
bir ebrunun içinde iki ayrı renk gibi
puslu zamanlar yaşıyorum
en az batmakta olan güneş kadar öfkeli
en az ateş rengi çiçekler kadar kızgın
bilmiyorum ayın kaç olduğunu
kaç santim gündüz
kaç gram gece
dalgalar üzerinde avare yüzen çerçöp içimin ekseriyeti
ihtiraslar ucu bucağı görünmeyen karadeniz
beynimin kıvrımlarına vuruyor gök gürültüsü
kaldırımlara çarpa çarpa devrilip duruyorum
önce dizüstü
sonra sendeleyerek
bir dağ nasıl çökerse öyle
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 15.12.2019 19:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!