“kendini, yalanlarla takas eden, hayâl tâciri, piyango biletçisine…”
sesiniz, diyorum; kulaklarımda ağrısı,
cırcırlar ötüyor, hâlâ sesinizde,
kurşun geçirmezdi geceniz,
gündüzleri, sımsıcak göğün altında;
yağmurlu bi’ cenâze töreniydiniz…
…………………………………………….
elleriniz, diyorum;
elleriniz, ardınıza gitmiyordu, besbelli,
bi’ kapıyı kapatmadan, ötekini açardınız,
kalbiniz buz tutmuş; cereyanda kalmaktan,
düşünüzü gömdüğünüz yerde, gururunuz çiçek açmış,
ıslık çalarken, rüzgâra yakalanırdınız,
öpüşmekten, allah gibi korkardınız…
…………………………………………….
ayaklarınız diyorum;
ayaklarınızda, çorap yanığı,
alçak topuklarla nasırlı,
teninizde, göçebe esmer kılığı,
artritle belâdaydı, diz kapağınız…
…………………………………………….
kıta avrupa’sına hayrandınız;
londra ve thames nehri’ne de,
sık sık, hava almaya çıkardınız,
ortadoğu’da nefes alamazdınız,
ikiyüzlülüğünüz ve çifte vatandaşlığınızla;
nasılsa, doğuştan avrupalıydınız!
sırtınızda, yumurta küfesi yoktu, ne de olsa,
ekmeğin ya da emeğin fiyatının önemi de…
…………………………………………….
küresel sermâyeyi ve türedi zenginleri sevmezdiniz;
(starbucks’ı saymıyorum bile!)
yıkanacak bulaşıklarınız vardı,
hediye edilen çiçeklere; bahçeniz dardı,
gözlerinizle, yanlış bi’ saltanatı imlemiştiniz,
kuşlar, konamazdı bahçenize;
sürekli gezmelerdeydiniz;
fethiye, dalaman, marmaris; ille de parola; 48…
…………………………………………….
duygusal açıdan solcuydunuz; tüm kemalistler gibi,
ama kemalist değildiniz,
sezgisel olarak; tanrı yoktu;
‘o’ bi’ kargo şirketiydi; düzenli olarak kitap gönderen, insanlara…
…………………………………………….
batılı görünür; doğulu yaşardınız,
sınıfsal farklara ve hiyerarşik katmanlara,
ranza yataklara bile, karşıydınız,
üç kişilik yatakta, yalnız yatardınız! ..
…………………………………………….
okuduklarınızı anlamak için;
yalnızca, anlamak istediklerinizi okurdunuz…
soluk t-shirt, yırtık jean pantolon;
kötüydü, başlangıçlar; hep, mutlu son,
her gün, ayrı renk ojeniz ve ille; aseton,
ülke gündemine, kibâr analiz; temelde, çürük beton…
…………………………………………….
ufalandı, bütün o kırık yaz,
öperken; hicâz-mecâz, içerken; duygusal,
ellerken; ağlamaklı, emerken; pop-caz! ..
azizim; itirâf edeyim; gülünüz soluktu biraz,
türkünüz, tütmüyordu; sönmüştü çoktan,
acınızın gümüş çağı; ne çok yaralı,
asmayın yüzünüzü; sizi kimse kurtarmaz…
6 Mart 2016 Pazar / İstanbul
Halil IşıkKayıt Tarihi : 8.3.2016 14:22:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!