ORTADOĞU CEHENNEMİ
Orta Doğu’da neler oluyor? Orta Doğu bir cehennem sanki. Bir cadı kazanıdır kaynıyor yıllardır Orta Doğu’da. Kim kaynatıyor bu kazanı, kim odun taşıyor bu cehenneme? Kim alevlendirip durmakta bu ateşi?
Biz bu meseleye iki yönden bakacağız: Biri maddi yani zahiri planda olup bitenler açısından diğeri manevi, yani batıni planda olup bitenler açısından. Öncelikle manevi planı öne çıkaralım ve diyelim ki; bu gün kan ve ateş dolu coğrafyanın iki ana mekanı var. Biri Suriye ve diğeri Irak coğrafyası. Bu iki Coğrafya da Efendimiz AS. ın mübarek torunlarının kanının bulaştığı mekanlardır. Ve o mübarek kanın döküldüğü günden beri bu topraklar iflah etmemiştir.
Küfe ahalisinin ihaneti günlerce aç ve susuz kalan 70 kutlu insanın şehit edilişi gayret-i Rabbaniyeye dokunmuştur. Bu ümmete emanet edilen al-i beytin Müslümanların ihanetine uğraması ve hunharca katlinin acı intikamıdır tüm bu olup bitenler. O gün bu gün bu topraklar gün yüzü görmemiştir, görmeyecektir de. Hz. Hüseyin’in mübarek bedeninin başlarından ayrılışı Irak topraklarında olmuştur. Mübarek başları ise Şam’a götürülmüştür. Bu olay çerçevesinde bu iki bölgeye dikkat edilirse görülecektir ki asırlardır bu iki bölge rahat ve huzur yüzü görmemiştir.
Şimdi gelelim işin maddi, zahir planına. Bu gün bu bölgelerde görülen savaş ve akıtılan kan Ortadoğu’ya bir kanser yarası gibi yerleşmiş İsrail yüzündendir. Çünkü İsrail küçük bir terörist devlet olmaktan ziyade büyük bir yayılmacı planı olan Siyonizm’in vatanıdır ve Orta Doğuyu baştanbaşa işgal edip orada Büyük İsrail Devleti kurmanın peşindedir. İsrail yüzyılın başından beri bunun planlarını yapmakta, icrası için adım adım ilerlemektedir. Osmanlı’nın parçalanışı da bu yüzdendir. Şimdiki Irak ve Suriye’nin parçalanması da bu amaca yöneliktir.
Parçala ve yut Yahudi taktiğidir. İşte İsrail bulunduğu coğrafyada sürekli yayılmacı bir politika güderek Filistin’i yok etmiş sıra çevre ülkelere gelmiştir. Onları da yutabileceği kıvama getirmek için parçalama peşindedir. Yıllar önce zikredilen Irak’ın parçalanması şimdi gerçekleşmekte, Suriye’nin parçalanması ise tamamlanmış durumdadır. Sırada Türkiye’nin parçalanması vardır. Onu da gezi örneğinde olduğu gibi laik anti laik yahut mümkün olabilirse Sünni, Alevi ayrıştırmasıyla çatıştırma ve parçalama planları yapılmaktadır.
..
“Testi içinde olan dışarı sızar” der Mevlana
Kendine değil, kentine hizmet sunulur Mevla’ya.
Bir yumurta alsa hediye diye, benim köylüm den,
Yandaşlar köyün tavuğuna göz diker, en irisinden.
Aynı nutuktur meydanda atılan, “düzen değişecek’
Düzen hep değişmekte, düzüleni kim değiştirecek?
Bizden olsun da ister hırsız, ister cani ne cesaret.
..
Dün bir meydanda,
En kalabalık zamanda,
Politikacının biri,
Konuşuyordu iri iri…
Mikrofonda vardı eko,
Ne söyledi, buyur oku:
..
Manşet haberler,güne bali çekmişcesine uyuşturarak başlatabiliyor sizi.
Bir dolu soğuk savaş, sıcak savaş, aile içi savaş....ve uyuşturucuyla savaş.
Geç kalmadık mı bu komisyonu kurmakta ve ele olmakta? Zararın neresinden dönsek kardır derler ya! Asla kar getirmez bu politika.
Ne sivrisineğin kökünü kurutabilir, ne ülkeler arası savaşı bitirebilir
ne de böyle bir maddenin üretimi, tüketimi ve sunumunu engelleyebiliriz.
..
Hem Müslüman hem Türk’üm-et ile tırnak gibi
İç dış düşman oynaşır-hepsi de yavşak gibi
Meydanlara çıkmışlar-diyorlar Ermeni’yiz
Özür var soylarında-çıkartıyorlar kriz
İnadına Müslüman-inadına da Türk’üm
301 kalkmamalı-üzülür Atatürk’üm
Bu vatanda yaşayan-70 milyon kişiyiz
..
AİLE PLANLAMASI
Yıllar yılı bu ülkede aile planlaması adı altında oryantalizmin planları uygulandı. Amaç İslam ülkelerini yozlaştırmak ve nüfus eksilmesine tabi tutmaktı. Bu ülkede Sabataist hakimiyetinde ülke nüfusunun eksiltilmesi, dünyada Müslüman hakimiyet ve nüfus ekseriyetinin azaltılması, böylece İslamiyet’in dünya birinciliğinden ikinciliğine düşürülmesi hedeflenmiştir.
Yıllar yılı bu ülkede masonik faaliyetler bu ülke insanının aleyhine faaliyetler yapmakta, faaliyetlerinin ilkine ise Müslüman nüfusunun azaltılmasını koymuştur. Bu alanda en önemli aktörlerden biri de Koç grubu olmuş, bu grubun faaliyetlerinin de bu ülke insanının hedeflerine ne kadar uyduğu tartışılır olmuştur.
Aile planlamasının ne derece artıları olduğu, daha ileri giderek ülke için ne kadar gerekli olduğu bu ülkenin insanının şuuraltına kazıtılmış, sözüm ona dindar aileler bile bu badireden kurtulamamış, bu gün ülke nüfusu giderek artış oranında büyük düşmeler yaşamaya başlamıştır. Bu gidişle ülke nüfusu artış oranında büyük azalma başlanmıştır.
Devlet eliyle yürütülen bu politika bugün devletin varlığını tehdit eder hale gelmiştir. Bu gün devletin en yüksek makamı üç çocuk yetmez beş çocuk diyerek bu yıkımı durdurmayı bir görev bilmiş, devletin bekası için atılması gereken en hayati adımı atmaya başlamıştır.
..
Uzun zamandan beri sorun olan işsizlik; ülkemizde yatırımların azaldığı, iş alanların daraldığı, insan gücünün yerine makine gücünün aldığı bunların sonucunda, işsizliğin de arttığını üzüntüyle görmekteyiz. Bu sorunun çözümü için her vatandaş alternatif aramak zorundadır.
Türkiye’nin yüz ölçümü 780576 km dir.Son sayımlara göre 73 milyonun üstünde
bir nüfusumuz vardır. Ortalama bir km kareye 12 kişi düşmektedir. Kadastronun geçtiği, imar planlarının gerçekleştirildiği ve tapu sicilinin tamamlandığı arazinin toplam miktarı 66 335 km dir. Devletin mülkü ve tasarrufu altında bulunan arazi miktarı ile birlikte genel toplam 360 576 km dir. Bu miktar toplam alanın yani, (yüzde 8.5 oranındaki arazi) hazinenin özel mülkiyetinde olup devletin tüm kurumları ile birlikte devletin tasarrufunda olan arazinin miktarı yüzde 54,7 dir. Yüzde olarak oran bu olunca devletin yönetimi altında tescilli, tapusu ve imarı bulunan yüzde 8,5 oranındaki arazi ile milli emlak İdaresi ilgilene biliyor. Yüzde 46,2 oranındaki arazi statik halde ülke yararından, halkın esenliğinden uzak durumda olduğu anlaşılmaktadır.
50 yıldan beri köylerden özellikle büyük kentlere (sanayi bölgesine) akın sürmektedir. Bununda önüne geçme olanağı yoktur. Nedeni iş bulma kaygısıdır. Büyük kentlerin nüfus patlamasının gerçek sebebi budur. Köyden kente göçenler izinsiz (gecekondulu) yapılaşmasına gitmiştir. Hal bu iken zaman zaman çıkan imar affı ile bu kişilerin haklı veya haksız yerde mülk sahibi edindirilmek üzere büyük getiri sağlandığı görülmüştür
Hal bu iken yasalara uyan yurttaşların hakkı gasp edilmemiş midir? Bu haksız ve çarpık yapılaşmanın nüfus yoğunluğunun önüne geçebilmek için ulusal bir politika uygulamak zorundayız.Bu konularda devletin bir takım çabalarının da olduğunu biliyoruz. Sanayi alanlarını büyük kentlere değil de kırsal kesime çekilmesini teşvik edici yaptırımları yöneltmelidir. Bugün nerdeyse tüm köylere yol,su,okul,elektrik,radyo,televizyon,telefon v.b.. önemli gereksinimler gitmiştir.Ama alabildiğine boş araziler uzanıp yatmaktadır
Bu kadar boş arazinin değerlendirilmesi ve kente göçün önüne geçilebilmesi için tarımsal, Hayvansal, sanatsal ve kültürel girişimlerin yapılması bugün ki koşullara göre bir ihtiyaçtır. Topraklarımızın değerlendirilmesi işsizliğin önlenmesi, kente akının önlenmesi konut sorununun çözümü köylere dönük yatırımların hızlandırılması ülkenin esenliği bakımından önem taşıyacağı kanısındayım. Böylece konut yapılır araziler iyi ekilir ürünler artar ülke yeşillendirilir, güzelleştirilir. Cennet ülkemize bir güzellik daha
katmış oluruz.
..
Politika sözcüğü birleşik sözcüktür ama poli-tika olarak ayrılmaz. Polis sözcüğünden gelmektedir. Polis, 'şehir' demektir. Eskiden şehir yönetimini, şehirleşmeyi bilme anlamında kullanılmıştı.
Politika aslında sanat, bilim, düşünce demekti, politikacı ise sanatı, bilimi bilen kişi, sanatçı, bilim adamı, filozof demekti.
Geçmiş çağlarda politikacı olacak kişilerin sanatçı, bilim adamı, filozof olması şartı vardı. Eğer sanatçı olmazsa bu kişi estetikten, güzellikten, ilhamlardan yoksun olacak, dolayısıyla da yeni kuracağı şehirlerde ya da var olan şehirlerde yapılan binalar estetik olmayacak, düzensiz yerleşime (bugün gecekondulaşmayı buna örnek verebiliriz) izin verecekti. Politikacı bilim adamı olmalıydı. Çünkü matematik, geometri, mimarlık vb bilimlerden habersiz olursa gelen projelerin o şehre uygun olup olmadığını, insanların o projeler harekete geçince rahat edip etmeyeceklerini bilmeyecekti. Hatta yakınlarının çıkarlarını gözeterek, paraya göre projelere izin verecekti. Filozof olmalıydı. Filozof kişi kendini tanıyabilmiş, kendini bulmuş, kendini yönetebilen kişiydi. Kendini bilmeyen kişi başkasını anlayabilir miydi? Kendini idare edemeyen kişi başkasını idare edebilir miydi? Tabi ki hayır...Kişi kendisinde yönetici değilse halkında da yönetici olamazdı.Ayrıca hareketlerinin, konuşmalarının doğru düzgün olması için filozofluk şarttı.
Fakat günümüzde 'Politik olmak nedir? ' diye sorarsak alacağımız yanıt,
'her ortamın adamı olabilmek' olacaktır. Politik kişi dediğimizde ise aklımıza her yönüyle, hitabıyla, giyimiyle, hareketleriyle insanları etkileyen kişi gelmektedir. Politikacı dediğimizdeyse çoğumuz iki yüzlü, sözünü tutmayan kişileri algılarız. Peki bu sözcüklerin ne kadar iyi özellikleri varken bugün neden kötü bir hale düşürmüşüz, bunun nedeni nedir?
..
Türk kadını Asenadır Asena,
Ona avrat denmez, karı denmez
O hanımdır, kolay yenilmez
Çabalar, dengeler ve yüksünmez
Türk obasının erkeğini dirilten
Ona soy, öğünülen namı veren
..
ISBÂ DEDEMİN KATIRI(SARICAKAYA-28.02.2012)
Isbâ Dedemin katırı;
Neyi sararsan götürü..
Kıramaz imiş hatırı;
İki katırlıktır yükü;
..
Küçücük bir parkta
bir tepedeyim bir gece saat 24.00 sonrası.
Pırıl pırıl ışıklarıyla gözümün altında başkent.
Rasattepe’si, Dikmen’i, Çankaya’sı...
Elmadağı’na kadar.
Ne güzel, kente bir tepeden bakmak
gecenin bir yarısı.
..
Yazımın başlığını önce “Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz” koymayı tasarlamıştım. Anlayacağınız gibi, Atanın devletin yeni yönetim biçimini duyuracağı günlerle ilgili anılarını aktaracaktım.
Sonra “İyi ki doğdun Cumhuriyet! ” koymayı akla uygun gönrdüm. Tam yazımı yazmaya başlamıştım ki, bugünkü yazımın başlığının:
“Bugün Cumhuriyeti kutlamayacağız…” olması gerektiğini anladım. O da yetmedi acımı dindirmeye:
“Cumhuriyete attığınız kazık kutlu olsun” diyerek teselli buldum.
Neden?
Çünkü Atamın o kutsal mekanında bize başkanlık eden ile onun yol arkadaşları, artık cumhuriyeti kutlamamızı istemiyordu.
Bulacakları en küçük bahanelerde bile bu ulusa, en güzel bayramlarını yaşatmamak için pusuda bekliyorlardı.
..
Suya yazılıyorsa bu satırlar?
Bir şiire daha başlamanın ne anlamı var?
Elmas uçlu kalemimden dökülen meçhul satırlar/
Kah gökkuşağı maviliğini/
Kah biten aşkların sancısını/
İktidar partisi haddini aşıp/Dikta etmeye başlayıncada/
..
'bir özgeçmiş öyküsü'
I
gecedir
bir alkol ve duman denizinde
boğulmuştur hezeyanım
..
İran Cumhuriyet muhafızları bir terör kurumu, diyor Obama. McCain cumhuriyetçi, düşüncesi ama Terör kurumu devamı. Neden Cumhuriyete çamur yığışıyor insan? Görüşmeler kimlerle yapılır? Nükleer silah büyük bir tehdit, evet! Nükleer enerji ihalesine yılışmak ne peki? Silah dosdoğru öldürme aracı, nükleer enerji doğayı da birlikte öldürüyor.
Diyalog diye; ülkeler ülkelerle savaşmasın, ülke içinde üretilen hükümet işgaliyle sömürgeyi yerleşmeyi anlatıyorlar. Ne de insancıl bir seçim buluşuymuş bu! Bu hayvanlaşmışlık uğruna mı Cumhuriyet çamurda boğdurulmalı?
Daha güvenli bir ulus olma yolunda ilerliyoruz, diyor McCain. Obama demokrat, düşüncesi ama yolsuzlua umarsız tutum almak. Neden iş birliği ahlakını demokrasi anlayışı maskesiyle duyarsızlaştırıyor insan? Yahudi soysuzluğunun birliği Tarikat soyluluğu, varlığı ise şeytan üçgeni öcüsü olduğuna baş eğdirmek ne kadar ciddiyette bir önemdir? Şeytanın işi gücü işte ırza girmek; dilin ırzına girmek, dinin ırzına girmek, toprağın, yüreğin, gözün, gönlün, canın, malın, çocuğun... bebek mi sırada şimdi? İç politikada tecrübeye sahip biri, dış politikada tecrübenin sahibi olmaya yeterlidir, yeteneklidir...
Obama – McCain tartışmasına tarafsız kaldım diyemem. Taraflı olmak, düşünceyi düşünceme almış olmaktır. Türkiye derken, başka ülkeyi felakete sürümeyi düşünüyor veya planlıyor olmaya Türküm diyemem vicdanımın huzuru, refahı veya onuruna! İç ve dış politika tecrübesi, her ülkenin, topluma hukuk koruduğu mutluluğu görmektir. Yolsuzluğu güçlendiren ve organize olan, örgütlenen Tarikat bir Terör kurumudur! Onları bir ülkede hükümet olmaya güçlendirmek kadar, bir ülkeye saldırmak da ayrı mekanda, aynı suçlarla sömürge yılışan dikatörlüktür! Amacım savaş ama, niyetim barış dersem yutarlar ancak, demektir bu!
..
Bu milletin hâli her an perişan.
Acıyı zulumu hep adıyla an.
Bir yangın yerinde nasibi talan.
Söyler yönetenler *makamla yalan.
Azık mı kazık millete reva.
Halkın derdi yine derdine deva.
..
Beşer düşmüş açmaza, meyil vardır cinnete,
Her cihete davet var, davetliler kararsız!
Davetçiler çağırır, çoğu sahte cennete,
Biz açalım mevzuyu, sonra verin karar siz.
Kimi diyor; ”gel bize, yaşa zevki sefayı”,
“Şehvetini et tatmin, çek bi yandan kafayı! ”
..
Avrupada yaşayan Türklere sorun bakın
Anketler öyle diyor yüzde yetmişi sağcı
Ama sola oy verir yüzde doksana yakın
Ne iki yüzlüdürler ne de hiç biri yağcı
Türkiyede olsalar bunun aksi olurdu
Seçim olsa sol bizden havasını alırdı
..
Bir havuç burun. Zeytin
çekirdeklerinden, göz.
Bir garip çizilmiş ağız.
işte Arkabahçe'de kardan adamımız.
Güneş çıktı.
Işık vicdan sahibidir prizmadan çıkarılan renkler sonuncusu beyaza.
Beyaz! !
..
Politika çıkalı, tuhaflaştı siyaset!
Her tarzı Avrupai, kıstası değil ayet.
Mubahtır yalan dolan, sınır yoktur vaatte,
Tutunman mümkün değil, uymazsan tarza şayet!
Doğru desen kovarlar, eğri desen severler!
Biraz dobra konuşsan, tekme tokat döverler.
..