'Okumak, her şeyden evvel, muharrirle kıyasıya bir mücadeleyi göze almak olmalıdır' (s. 27) .
'Türkiye'de kitap kadar hakarete uğrayan hiç bir mal yoktur' (s. 32) .
'Göklerde yıldırımı avuçlayıp kuyulara atan, atomun göze görünmez dünyasma sokulup tabiatın ince yapısını keşfeden insan, enginlere dalan ve fezaları mıncıklayan insan, icat ettiği vasıtalarla fersahlarca ötesini gören, işiten, yakına getiren ve kendisi için mesafeleri yok eden insan... Kendini hayvanda aramanın, kökündeki büyük mana ve imkandan haberi olmamanın cezasını çekiyor' (s. 34) .
'Politika ve harb tarihi kılıcın zaferleriyle doludur, fakat kültür ve medeniyet tarihini yapan, kalbin zaferleridir. Birinciler geçer, ikinciler kalır' (s. 38) .
'Batı medeniyetinin bizi nasıl kurtaracağını düşünmeden önce, onun kendi kendisini nasıl kurtaracağını düşünmeliyiz. Doktoru can çekişen bir hastaya benziyoruz' (s. 40) .
..
'Yahya Kemal'in de söylediği gibi: Anadolu ve Balkanlar Türkiye'sindeki Türk milliyetini İslam imanından ayrı bir milliyet olarak düşünmeğe imkan yoktur' (s. 10)
'Türk vatanı, bu ülkede yüzyıllarca şehid olmuş; vatanda minareler yükseltmiş, gök kubbeye ezan sesleri salmış, inanmış bir milletin vatanıdır' (s. 10)
''Büyük şairler, milletlerinin dillerindeki güzel sesi duyanlardır' (s. 16)
'Türk İstiklal Marşı, büyük bir milleti ebediyen ayakta tutacak kadar sağlam ve tarihi mısralarla örülmüştür' (s. 19)
'Türk milleti, değil Akif gibi milli lisana ve milli imana hamle yaptırmış büyük şairini, Türk diline hatta en en küçük emeği dokunan fani bir sanat adamını dahi unutmayacak kadar vefalı bir millettir' (s. 22)
..
Durdu ŞAHİN: Kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Ahmet UĞUR: 1944'de Akkışla (Kayseri) de doğdum. İlk tahsilini kendi memleketimde yaptım. Orta tahsilimi Kayseri Imam-Hatip Lisesinde yaptım (1954–1961) . Aynı yılda Niğde Lisesini ve öğret-men okulunun imtihanlarım vererek diploma aldım. 1962 yılında Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesine girdim. 1966 yılında Haziran döneminde bu Fakülteyi bitirdim. Yüksek öğretimi bitirdikten sonra (1966 -1968) Kırıkkale Imam-Hatip Lisesinde öğretmenlik ve idarecilik yaptım.
Mart 1968 de Milli Eğitim Bakanlığı hesabına İslâm Tarihinden Doktora yapmak üzere İngiltere'ye gönderildi.
İskoçya'da Edinburgh Üniversitesinde 'Selim I iıı the light of Selimnâme literatüre' adlı teziyle (Ph. D.) doktoramı bitirip 1973 de yurda döndüm.
Kısa bir müddet Atatürk Üniversitesi İslâmi İlimler Fakültesinde çalışıp Ekini 1973 de vatani görevimi yapmak için askere gittim. Afyon Yurt İçi I. Bölge Komutanlığında yedek subay olarak görevimi yaptım. Askerlik dönüşü, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Tarihi Kürsü-süne Dr. Asistan olarak girdim. (Nisan 1975)
Araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere 1977 -1978 öğretim yılında, bir sene Tunus'da kaldım.
..
“Yazar okuyucunun, okuyucu da yazarın dostu ve arkadaşıdır. Bir şiir, bir hikaye, bir makale, yazardan okuyucuya gönderilmiş bir mektuptur' (s. 13) .
'Yazarın bir üretici, okuyucunun bir tüketici, yazılanların ise bir meta olarak algılandığı bir çağda, bu çarpıklığı düzeltmenin onuru bize ait olmalıdır' (s. 14) .
'Hayatın bir döneminde şiiriyeti olan şeylerle uğraşmak,, duyarlı bir kişinin kendisine kabul ettirilmek istenen gerçeklere karşı ilk tepkisidir' (s. 20) .
'Tehlikeli olan hayal kurmak değil, hayalperest olmaktır' (s. 21) .
'Çocukluk, duyguların tomurcuklanma, gençlik açma mevsimidir. O çağlarda onlar için şiirimiz, masalımız olmazsa gerçekleri bugünkünden de karanlık demektir' (s. 22) .
..
'Yönettikleri halkın menfaatlerini yeterince gözetmek, adalete uygun tutumlar takınmak, mülk ve memlekette sıhhatli bir hayatı gerçekleştirmek; bütün bunlarla ilgili gerekli tedbirleri sağlamca alabilmek için yönetimde terbiyeye oldukça önem verilmesi gerekmektedir' (s. 25) .
'Siyaset ve adaleti iyi olan başkanın başkanlığı devamlı olur. Bilinsin ki; terbiye, bir ülkenin idaresi hususunda devlet başkanında bulunması gereken dört özellikten biridir. Buna göre, terbiye, terbiyeye riayet olunmazsa politika ve idare çökme arızalan görülür' (s. 23) .
'İnsan vücudunun sıhhat ve sağlamlığı kan ve etin varlığı ile ayakta durduğu gibi olgunluğu da terbiye ile meydana gelir. Eğer terbiyeli bir kişiyi binlerce cahil ile karşı karşıya koyup tartsak yine de terbiyeli bir kişi bin cahilden üstün gelir' (s. 25) .
'Mirasın hayırlısı edep, dost ve arkadaşın hayırlısı güzel huy, kumandan ve yol göstericinin hayırlısı Allah'ın o kişiye iyilik yollarını açıp kötülük yollarını kapamakta yardımcı olması, ticaretin en faydalısı bütün gücüyle çalışmaktır. İnsan için akıldan çok mal, istişareden çok güvenilecek dal, bilgisizlikten daha şiddetli de fakirlik olamaz' (s. 26) .
'İnsanı vakar sahibi yapmayan ilim bir müddet sonra hakirlik ve küçüklük doğurur. Akıl ile kuvvet kazanmayan bilgi kişiyi hızla sapıklığa sürükler' (s. 28) .
..