Ben rütbesi toprağa verilmiş çelimsiz bir piyonum
Ayaklarımın altına serilmiş mayınlara gebe kareler
Birinci taburun ön safında ölüm sıramı bekliyorum
Bu meydan öylesine kusursuz bir cenk meydanı ki
Sanki siyah beyaz çizilmiş eli kulağında bir mahşer
Bizi altmış dört parça tahtaya bilem ne diye dizdiler
Kırıp dökeceği şeyleri itinayla hizaya koyar mı insan
Ya o sırtımızı sıvazlarcasına gaipten kımıldayan eller
Hiçbir anlamı olmayan bu uğursuz savaşa başlarken
Gördüğüm her ne varsa tepeden tırnağa hepsi yalan
Gözlerim düşman cephenin üstüne hızla dalıp gider
Onlarla aramızda ne fark var diye kendime sorarım
Kabullenmek çok zor ama onlar da tıpkı bize benzer
Kaygılı bakan gözleri ve hasretini çektikleri insanlar
Haksızlık etmekten uzak hepsini bizimle bir sayarım
Ardımdan güçlü sesiyle bizim vezir- i azam haykırır
Kendinden emin tonda gelir dönülmez hücum emri
Devletli kaftanın etekleri kamçı gibi sırtımda sarsılır
Puslu havada saklanmış aç kurtların bayram zamanı
Kulaklarımdan gitmeyen o ses, piyonlar hücum ileri!
Benim bir sıkımlık canım düztaban ayaklarla koşar
Aslanlara çıkan yolda ceylana kim uzun ömür biçer
İki yanımda pusu kurmuş bana yan bakan iki subay
Çapraz ateş hattından devrilmeden geçersem eğer
Yağız atı şaha kalkmış kahraman süvari beni bekler
Hiç hesapta yokken ben bir piyon kardeşime kıydım
Tam da o bana kıyacağı vakit ölümüne sebep oldum
Cansız gözlere bakarken cehennem ateşinde yandım
Yere düşen elini yakalayıp usulca yüzüme değdirdim
Garibanın yanı başında ben insanlığı mezara koydum
Yıkılmış surlarıyla harabe kalenin dibine çöktüm yaralı
Hiddetinden çıldırmış atlar hunharca üstüme yürüdü
İnce derisi yüzülmüş sırtım sicim gibi kırmızı kan boyalı
Meğer buraya kadarmış omzuma yeterince ağır yüküm
Ömrümün son adımları gözüme kuş gibi hafif göründü
Ağarmış sakalı, bükülmüş beliyle ihtiyar bir şaha baktım
Kan çanağı baygın gözlerle yüzünü hayal meyal gördüm
Kelle koltukta piyonluktan sıyrılıp şahın huzuruna çıktım
Ne olur bir an önce bu savaşı durdurmayı emret dedim
Olur, da belki dinler diye düşman şaha ne diller döktüm
Birbirinden habersiz nasıl düştü o muhteşem kaleler
Ver artık şu lanet olası emri, tez bitsin bu alçak savaş
Dün demir örgülü zırh giyenler bugün kefensiz gittiler
Sen gayesi olmayan savaşın bir galibi olur mu sandın?
Tahtanın bağrında yatan ölüler hem siyah, hem beyaz
Haddimi bildirme boşuna ben bir piyon sense şahsın
İstersen kıldan ince boynumu kalın baltalarla vurdur
Nefisleri kör eden bu gaflet artık yerin dibine batsın
Burnuna konmuş bir sinek kadar kızdırabildimse seni
Lafı bile olmaz istersen külümü dağlara taşlara savur
Bu üstü cilalı kaygan zemin hiçbir zaman sana kalmaz
Karşı cephedekilerin sonu sanma senden farklı olacak
Tepemizde kavuşan iki el kan dökmekten geri durmaz
Sözüme kulak verdiğin vakit kalan sağlar bizimdir elbet
Karanlık perdenin mat şeytanları cehenneme kaçacak
Kayıt Tarihi : 22.5.2015 21:44:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bir piyonun gözünden satranç tahtası
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!