O çocuksu heyecanları, sayfaların başlarında bıraktım… Sana değil kendime kızamıyorum… Eh işte ne olacak ki yaşıyorum…
Zift kokuyor avuçlarım…
Ve
hayat zorlamalarla biraz daha zor gidiyor…
Damla damla üstüme hüzünlerle de bir bulanıklık ve sen…
Ve kahrederim geçmişime, senli olan yaşamımın kısmına… Unutulmaz sevdalar özlemiş olsam da ki, kim var olacak, varlığımı yanında yok saydığım sevgili… Ruhumun zincirleri senin elindeydi… Dört duvar arasına sıkışmış bir ben bıraktın…
Kendine yasak ettiği nefesleri özlemiyor artık…
Yalnızlık nefesleri çok sıcak… Nazlı… Çok sıcak…
Bir hayat bu boşlukta yalpalayan…
Ne başı ne sonu önemli artık…
Sadece hazmedilmemiş cümleleri ayrıştırıyorum…
Kimilerini uçuşan yapraklara, kimilerini duymayan kulaklara serpiştiriyorum…
Pervasız yaşamı zorluyorum…
Karanlık oda pencerelerine, batan güneşin son ışıklarına tutunuyor gözlerim…
Sevme zamanlarında boğuşuyorum…
Bütün zamanların sonu yalnızlık adımlarına çıkıyor…
Şansım yok artık sevmelerde… Bu kavgada…
Geç kalmış sevdanın sevinçleriydi senli yaşam…
Bütün uçuşup kaybolmuş sevinçlerdi senin gitmenle başlayan…
Darmadağın sevginin feryatlarıydı, yüreğimden dökülen…
Bütün küskünlüklerimdi senin yokluğunla başlayan…
Bir hırstı bu, yalnızlığa kaçış…
Bir pişmanlıktı bu, sevmelere dahil…
Bir unutulmuşluktu, hayatı yaşamaya dahil…
Bir boşluktu, kayboluşlarda tükenmeye dahil…
Ve bitmeyen bir yitiklikti,
sensizlikle, bana dair…
Hadi bana kendi sesinle bir şiir oku…
Elleri…
Yüzleri…
Bir de yürek içindeki esas sevgi kıpırtılarını anlatsın…
Bir de…
Uzaktaki sevgiye, sevgiliye seslensin…
İster özlem...
İster haykırış olsun ayrılığa…
Ama bir şeyler anlatsın,
özleme, özentiye, kayıp aşıklara, kaybolan sevdalara dahil olsun…
İstersen tekrar beni yaz,
haykıran,
ağlayamayan,
gülemeyen,
boşlukta başı boş dolaşan bir adamı anlatsın…
İstersen hiç gülmeyen,
gülmek, ağlamak istemeyen,
suskun kadını anlatsın…
Ama istersen
birlerini çok seven
ve de
severek ayrılanlara dahil bizi anlatsın…
İstersen boş bir sayfaya üç soru işareti koy…
Ama
istersen sadece dönüp arkasını giden kadının düşüncelerini anlat…
Suskun…
Hiç konuşmadan, önüne bakarak yürüyen, başı önüne düşük, kadını anlat bana…
Darmadağın düşünceler bunlar...
Kelimeler mıh gibi çakılmış beynime, dilimden düşmek için sarhoş yalpalamalarda…
Bir tek cümle yapıştı beyin kuytularıma ve bütün bedenimi sarsıyor…
Artık sıkıntı yok… Tekrarı sıkıntı yok… Tekrarı yok…
Yüze gülenleri düşündüm, rüyalarımda güldürenleri düşündüm… Hepsi beyaz bir tül perdenin ardında hınzırca el çırpmalarda…
Acılar alkışlanıyor ey sevgili, acılar… Acı çekenler alkışlanıyor… Hınzır gülüşler etrafımda… Hasret bir yaşam bu avuçlarımda…
Olur mu demeye kalmadan, sürünmek geliyor içimden… Kanatmalıyım kendimi, sen pervasız rüyalarındayken…
Olur mu demeye kalmadan yangın yerlerinde dolaşırken, seven bu kalbimi düşünmeliyim hiç korkmadan…
Bir dik baş gerek bana gittiğinden bu yana taşıyabilmem için…
Vazgeçmişliklerimin rüzgârı vurmalı yüzüme soğuk soğuk üşümeliyim…
Sana son cümlemi yazmadan ki donmalıyım…
Adımın gölgesine sinmelerim bitmeli…
Ve…
Seni umarsız düşüncelerimin ardına atmalıyım ki, yaşamdan arta kalan bir nefesim olmalı… Hem de ılık…
Mustafa Yılmaz 4
Kayıt Tarihi : 26.5.2010 17:10:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
emeğine yüreğine sağlık
TÜM YORUMLAR (4)