Pencereleri kapama
sonra çiçekler üşüyor
Kuş kanadından bu perdeler,
okşayabilirsin
Sağ gözümün camı kırık
Güzeldi Helen
Bi mişli geçmiş zaman eki gibi,
süzülüp beyaz fıstanının içinden
Paris'e aktı.
Etleri sarkmıştı yerinden,
Ben istasyonda unutulmuş kara bavul
Gözlerimi ağliyorum da kimse görmüyor
Gündüzü tükürüyorum geceye
Istanbul geceleri erkek kokuyor
Mavi en buyuk savaşını veriyor gökyüzünde
Yalnızlığımın vesikasını çektirdim geçen gün
Zarflayıp size yollamam ondandır
Kahretsin. Paçavra gibi çıkmış yüzüm
İçimin daralması havalardandır
Bi yanımdan ne idüğü belirsiz maviler akıyor
Ağzım ha düştü ha düşecek
Mevsim kabuk değiştirme mevsimiydi yılanın
Çatır çatır çatlamaktaydı karnı
Güzelliğinden yorgun Parvati'ye adamıştı ciğerlerini
Gözlerini ikidir çalmıştı namlı hırsızlar
Üstelik oralara kış da gelmezdi
Münasebetsizin tekiydi kırmızı başlıklı kız
Kahve fincanındaki okyanuslarda yitik gemiyim
Sancak direğimde ölü bir kedinin sırıtkan gözleri
Ahçıbaşı, tayfa, kaptan; korkarım tek yolcu benim
Seyir defterimde uğramam gereken limanlar
- Hoşçakal artık gitmeliyim
Kandırmaca taşları bu kuşlar
Akıllarına geldikçe baharı ötüyorlar
Sabah pencereyi açtım
Sokaklar kış, kuşlar bahar.
Bir sümüklüböceğin gümüş pabucundan şampanya içiyordunuz girdiğimde
Kolyeniz koptu - inciler çin ve tane tane döküldü yerlere
Peki siz kimdiniz, peki Singapur nerede kalmıştı
Sarıhummadan ölüp de yalnızlıktan sıkılıp dönen çingene
Kapıyı çaldığında - dedem: pamuk saçlı, mavi gözlü
Doğru söyleyin duydunuz mu, duymadınız mı
Biliyorum, senin görevlerin var
Bayram sabahlarını başlatmak görevin
Çocukları sallamak sevgi salıncağında,
Yürek bağlarına salıvermek
Biliyorum, senin görevlerin var
Çok mükemmel yazmışsınız elinize kaleminize yüreğinize sağlık