Turgay Bahtiyar - Pencere Üzerine Betim ...

Turgay Bahtiyar
64

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Birinci Çaba: Evet evet pencere dışarıyı görmeye yarayan bir araç; camı açtığınızda dışarıyla ilişkinizi bir basamak yukarı taşıyıp sizi sesle, rüzgarla tanış kılacak dolayısıyla daha gelişkin bir fikir sahibi olmanıza yardımcı olabilecek bir fırsat! Yok eğer, bakmak ama görmek değilse niyet; perdeli veya perdesiz hiç fark etmeyen duvarın sağır bölgesi… Oysa saniyelere sığsa da, bin bir zahmetli, karmaşık ve ‘’öğrenilmiş’’ denen çapraşık oyunun gümrüklü, kolluk kuvvetli kadraj sınırının zapt-ı raptı! Keşke bu kadarla bitse, hep hazır, konservatif, en ulu otorite tarafından oluşturulmuş barkodlu, ve senin esamini bile okumamasına karşın keskin bir nazarla sana kuş, dağ, kelebek olarak gösterilen, ‘’asla kuşku duymayacaksın’’ ayeti eşliğinde kutsanmış kuru ama yeşile boyanmış muhteşem(!) panorama! Peki bu mu gerçeklik?
İkinci Çaba: Hep çocuk (daha doğrusu eksik, yetersiz) kılınmaya mahkumiyetinizin en olmaz safdillikle ön kabulüne dayalı ‘’Herkesi kendin gibi bilme’’ aldanışı, daha üstten gelen her türlü buyurganlığa sorgusuz itaat! Pencereden gördüğün hareket halindeki her şeyin havsalandaki kuş oluşuna yemin billah inanış! Orada mı hakikat?
Üçüncü Çabas: Muhtarın emriyle köye gelen medya mensuplarına, ‘’Ekmek Kur’an çarpsın ki doğru! ’’ derecesinde noterden tasdiki dahi aşan, vaka-ül emin’’e şahitlik edecek büyük ‘’bizim köy’’ desteği! Kılavuza gerek var mı?
Dördüncü Çaba: Bilimin kıyaslama, ölçme, tartma, tüm koşullarda aynı sonucu verme koşulunu bile boyunduruk altına alan müthiş bir hitabet katakullisi, algı yaratma ve sonuçlarını yanına varılmaz heybetli bir anıt mezarda başına muhteşem güçleri bekçi kıldığımız ve gizemli, kutsal olaylar kırk ambarı! Aklı, yöntemi yetmedi vicdanı, ahlakı tatile çıkaran nebat-i esrar! Zorun tarih yazıcılığı ve baş tacı kılınan bu tarihin tavuk- yumurta diyalektiğindeki kadar basit ve çözümlenebilir olmasına karşın ‘’Şaşmaz gerçek’’ olarak kabulü! Nerde akıl, uçtu mu deneyimler?
Beşinci Çaba: ‘’Eşitsiz ve birleşik gelişimin’’ yalnızca insan- doğa- üretim ilişkilerinin cebirsel toplamı için değil fakat tek tek bireyler için de gerekliliğini dayatan bir realiteden bihaberlik! Her zamanı ve her yeni adımı kendisiyle başlatma, kendi ‘’donmuş’’ tanımları ‘’Olan biten her şeyin’’ yerine ikame etme gafleti! Yani ‘’toplum yaratığı’’ insan olduğu derecede ‘’Toplum yaratmada o denli katkı verip tasarruf sahibi olabileceğinden’’ habersiz oluş… Ya da ‘’Gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde’’ oluşu ölçecek bir ‘’durum metreye ’’ Fransız oluş! Bu kadar mı uzaklaşılır kendin olmaktan?
Altıncı Çaba Doğa, insanlık, canlılığa dair bahiste, o genel, görüntülenmiş, haritalara aktarılmış, koordinatları belirlenmiş yaşam mutluluğu kriterlerinin ve birliğinin, yerel, şartlı, ön ve bön yargıya dayalı olarak reddiyesi, es geçilmesi, hafife.alınması… ‘’Hadi gel köyümüze geri gidelim! ’’ şarkısının her sabah ki, tatlı uyku katilliği! Doydu mu ruhlarınız?
Yedinci Çaba: Tarihin yalanlama lavları altında, büyük ‘’kahramanları’’ tanrı yerine geçirmekle, ola ki ‘’yenilmişse’’ diğerlerini cehennem ateşine layık görmeyi bir borç bilen ‘’ vicdansız’’ vefa! Kahramanı siz yaratırsınız ama olabilir misiniz?

Tamamını Oku