Saatler ilerleyip,
kötülük
meydanları doldurmak için huzursuzlaştıkça,
karanlık dolaşmaya başladı
sokak lambalarının altında.
Soğudu gün
Soğuruldu renkler
Gölgeler yavaş yavaş düğüm attı
günün aydınlık yanlarına.
Vuruldu ışık huzmelerinin boynu.
Kesildi umudun soluk alışverişi.
Kör ve sağır olmak şartıyla
geceyle aralarında anlaşma yapmış olan müdavimler,
saklandılar kuytulara.
Karardılar karardılar yok olana kadar.
Pusu için artık hazırdı yeni kurbanını bekleyen kabuslar.
Bir genç kız kalmıştı ortada
Bir de tam arkasında
Kısa kısa soluklar alıp veren adam
Mazgallar pis kokusunu kustu kaldırım taşlarına
Soludu adam
Sokuldu adım adım kıza
Ay çekildi ar edip bulutların ardına.
Paralandı masumiyet.
Pembe kurdela düşerken kızın saçlarından
kir sıvandı duvarlara
Dökülmekle bitmeyecek gözyaşlarının
çığlığı uzandı
gecenin kuytusunda.
Vurdu,
tüm evlerin kapısına.
Ulaşmak istedi,
uykuda olanların vicdanına.
Hiçbir kapı açılmadı.
Kimsenin görmediği bir yıldız kayarken
kapandı gecenin ağzı.
Kayıt Tarihi : 23.9.2018 13:03:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiirin hikayesi aslında, kör yanımıza düşürmeyi belki de ruhen tercih ettiğimiz hikayelerden sadece biri. Nice acılara, eksilmelere, yaprak misali düşmelere arkamızı döndüğümüz gibi... Tecavüze de arkamızı döneriz. Ses olmayı bilmeyiz böylesi acılara. Nice mağdur var. Tecavüz yetmezmiş gibi sonrasında ailesi tarafından infaz edilen kızlarımız var. Bu mağdurlardan bizim bildiğimiz sonuncusunun adı Sedanur. Yedi gündür kayıp olan dokuz yaşındaki kızımızın tecavüze uğramış cansız bedeni bulundu. Peki ya bizler kaybettiğimiz insanlığımızı ne zaman bulacağız? Edebi diye adlettiğimiz kalemimize ne zaman mükellefiyetlerimizi mihenk edip yazmaya başlayacağız? Bu şiir tecavüzcüsüne olduğu kadar ama sessiz kalarak, ama manşetlerinde yeterli yeri vermeyerek bu utanca ortak olanlara da tepki olsun.
![Fulya Aras Koca](https://www.antoloji.com/i/siir/2018/09/23/pembe-kurdele.jpg)
Ne ara biz bizi anlımızdan vurduk?...
Hangi ara kahpe pusularda kalleş silahların kabzasını tutan el olduk?...
Hangi ara çocuk yaşta çocuklara kıyar olduk, körpe fidanları ta dibinden kırıp, hayatlarını çalar olduk ve sustuk ...
Sustuk sadece sustuk...
Gözlerimizi kapatınca görmeyeceğiz sandık...
Bu mısralar günün tüm karanlığı, kasveti ve vicdan yoksunluğunu dile gelerek hem güne ayna tutmuş, hemde tarihe not düşmüştür...
Kaleminizi, duyan işiten yüreğinizi alkışlıyor sonsuz Kutluyorum Fulya Hanım...
Teşekkür ve Saygımla.
Büyük bir emeğin ürünü olduğunu gerek edebi motiflerin yerli yerinde özenle seçilerek kullanılmasıyla,gerekse emek verip göz nuru dökerek oldukca seçici davranılarak,anlatılmak istenen olayı yaşarcasına konsantre olup duygusyla yuğurarak öylesine bir şiirin altına imzasını atmışkı değerli şairemiz;olayın kısa metrajlı gerçekten alınma bir filmini seyretseydim bu derece etkilenmezdim.
Saatler ilerleyip,
kötülük
meydanları doldurmak için huzursuzlaştıkça,
karanlık dolaşmaya başladı
sokak lambalarının altında.
Soğudu gün
Soğuruldu renkler
.İlk dizelerde konuya giriş için alt yapısının temel taşları yerli yerine konularak öyle bir olay mahalli canlandırılmış,öyle detaylı anlatılmışki,şiiri nutkumu tutarak okurken,bir yandan da gözlerimin önünde adeta film şeridi gibi geçen olay mahallini kolaçan ediyordum..!
Pusu için artık hazırdı yeni kurbanını bekleyen kabuslar.
Bir genç kız kalmıştı ortada
Bir de tam arkasında
Kısa kısa soluklar alıp veren adam
Mazgallar pis kokusunu kustu kaldırım taşlarına
Soludu adam
Sokuldu adım adım kıza
Ay çekildi ar edip bulutların ardına.
Paralandı masumiyet.
Pembe kurdela düşerken kızın saçlarından
kir sıvandı duvarlara
Daha sonraki gelişme bölümü diyebileceğimiz şiirin en can yakıcı,hüzünle nefretin bir birine karıştığı o bölümdeyse,ağzım kurudu yutkunamadım..! İşte o bölüm de,okuyan herkeste olduğu gibi bende de adeletsizliğe,korunmasızlığa isyanımın doruk noktasına çıktığı andı..Şiir bir fantazi konu değildi.Yaşanmış acı bir olayın şiirleştirilerek anlatımıydı..Yani gerçeğin ta kendisydi..
Pembe kurdela düşerken kızın saçlarından
kir sıvandı duvarlara
Dökülmekle bitmeyecek gözyaşlarının
çığlığı uzandı
gecenin kuytusunda.
Vurdu,
tüm evlerin kapısına.
Ulaşmak istedi,
uykuda olanların vicdanına.
Hiçbir kapı açılmadı.
Kimsenin görmediği bir yıldız kayarken
kapandı gecenin ağzı.
Ve tüylerimin diken diken olduğu,midemin taş kesildiği,şiiri okumaktan başka elimden o an başka bir şeyin gelmeyişine hayıflanıp,o şerefsiz,haysiyetsizleri hayali de olsa liğme liğme ettiğim final bölümü..!
Baştan sona övgülerin en güzeline layık mükemmelin de ötesinde hüzün yüklü bir şiirdi..
Kaleminize yüreğinize sağlık Fulya hanım..Canı gönülden kutluyor,nicelerine inşallah diyorum..
Selam ve saygılarımla.
Şiir ,şairin bir öfkesi gibi gözükse de sözcükleri şiiri kalabalığa boğmadan yerli yerinde kullanması şiiri okunası ve haz alınmasını kılmış. Kutiarım sayın F.A. KOCA
Keyifle okudum.Kutluyorum.
Nicelerine.Erdemle.
TÜM YORUMLAR (14)