bu soğuk yayın akışı bu radyonun
ne zaman duracak
önümden yaralı ve ağır yüklü bir eşek gibi
geçmeyi ömrüm
yüzüme semerini vurmuş bu depresyon
tepsisinde yüksek dozaj tabletleri ile tıp beni sobelemeyi
nerde sonlandıracak
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
ve ellerim pamuk tıkamaktan burun deliklerime
keşke daha acıklı hikayeler bulsam başkalarında ,,,,,keşke,,,,
yüreğinize sağlık sevgili şiir dostu...
Bir buruk şiir. Buruk günlerimiz gibi. Sevinsek mi üzülsek mi bilemediğimiz, bir karışık ruh hali düşmüş şiire. Bir yandan ölümün soğukluğunu zerk ederken inceden ince, yine de bir pembe gözlükle pembe pembe baktırmak için zamanı aralamakta.
Farklıydı şiir, düşündürücüydü kalem, ustaydı her haliyle. Yüreğinize, kaleminize sağlık Deniz Ercivan. Kutluyorum, sevgilerimi gönderiyorum şair yüreğine.
ÇOK ETKİLEYİCİ BİR ŞİİR,KUTLARIM DENİZ HANIM.... ++ANT.
Hani burnumun direği sızladı der ya insanlar bir şeye çok üzülünce sağlığında.... İşte o direk de öldüğünün elli ikinci günü düşermiş derler aslı varsa... Kim gitmiş de dönmüş, bilen yok aslında. O gün mevlüt okurlar. Kopar ölü evinde bir vaveyla.. Amaç ; o vay vuy arasında ola ki düşen burnun acısını unuta...
Ya bunca ölenin elli ikisi...Ya onların burun kemiği direğinin acıları...
Şiirler de şairler de bu yaşanan kaostan nasiplerini alıyor. Kalemler utanır oldu başka şeyler yazmaya...
Kutlarım sevgili Deniz. Yine farklı, yine özgün ve güzel...
Olur ya..
'Söğüt dikmedik dünyaya' der dünyalık bekleyenler..
Oysa her insan kendini bekler.. Her bir şeyi paylaşır da ölümü paylaşamaz...
Pembe gözlükler ne işe yarar?
Miadı dolar, o da düşer 52 mevlidinden sonra..
Hayatı sorgulamak zordur ama şiir kolaylamış ve çok etkili yazmış..
Kutlarım Deniz Hanım.
Hayatı bu kadar nötr görmek ve umutsuz adımlarla yalpalamak hayat kaldırımlarında küskün olmak kendine... Cana eziyet, kendine ve sevdiklerine eziyet diyeceğim ama sevgiye susuzluğun getirdiği yürek, irin toplamış bir çıban gibi olmuş ve şair bisturiyi eline alıp kendi yarasını kendi ameliyat etmeyi başarmış...
Ve hayattan öç alırcasına istekte bulunur... 52 günün hikmeti şairde saklı...
Yürek sesi şiirdi Düşündüren, içinde öğretiler gizleyen, sevgiye susuzluğun çöl yangını feryadı gibiydi...
Deniz Hanım Kutluyorum efendim... Saygımla...
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta