PAZAR ŞİİRLERİ

PAZAR ŞİİRLERİ

Sinan Oğuzhan

BİR PAZAR

Bir Pazar günü rastladım;
Okyanuslar gibi derin,
Gök kadar mavi,
İnciler döken, yaşlı,
Gizem dolu, gece gibi,
..

Devamını Oku
İsa Güzel

Gene baş başa kaldık,
Dürt duvar arasında bu pazar,,

Oysa ne umutlarımız vardı bizim ne hayallerimiz vardı yok etti Felek umutlarımızı bir hayallerimiz kaldı,,

Şimdi kalbi kırık ezik bir Adam var içimde tarih oldu çocukluk yıllarım,,
Sürgünde geçti ömrüm,
..

Devamını Oku
Sinan Karakaş

Pazar günleri başlıyor, Pazartesi sendromu,
İş yeriyle sorunlunun ruh halinin son durumu.
..

Devamını Oku
Erdal Erbaş

‎ Pazarlamacılıkta usta olanlar, güngelir herşeyi birer mal olarak görebilirler.. Önce şirketleri.. Sonra madenleri.. Sonra toprakları.. Sonra askeri.. Sonra milleti.. Sonra devleti.. En sonunda Bayrağı .. ALLAH c.c muhafaza .. Ama şükürler olsun ki bu pazar sevdalılarının tezgâhlarına tekmeyi vuracak ruhu taşıyan yürekler yaşıyor bu eşsiz VATAN da...
..

Devamını Oku
Melis Özler

Günlerden pazar
Gökyüzündeki en kırgın bulut daha yeryüzüne inmedi
Siyah bir çerçeveden bakıyorum kendime
Günlerin soluğundan kaçar gibi biraz
Siz bana bakıyorsunuz
Ben size bakıyorum
Bir gece nefessizliğine yakalanmışız
..

Devamını Oku
Ahmet Zeytinci

Uzun ve ince belliydi, mis gibi de kokardı ayrıca, onun kokusunu duydular mı diğer insanların aklı başından giderdi. Onun ile sıcak bir ortamda buluşmak, kaynaşmak için can atardı en çok sevdiği sarışın beyaz tenli, onun ile tenlerinin birbirine kopmamacasına sarılmasıydı tek istediği. Sarışınlara özel zaafı vardı, kendisinin rengi kahve olduğu için hiç bir zaman komplekse girmedi. Karşısında ki sarışında hiç bir zaman onun kahverengi oluşunu dert etmedi. Birbirlerinin renklerini, bazı insanların, milletlerin yaptığı gibi dert etmediler kesinlikle. Tutku ile birbirlerine o kadar bağlıydılar ki onları hiç bir zaman başkaları ile düşünemezdi kimseler. Hani birbirlerine de çok yakışıyorlardı, en azından çevresindekiler öyle söylüyorlardı...

Bazen marketlerde ayrı ayrı takılırlar, çoğu zaman bir araya gelemezlerdi, karşıdan birbirlerine el sallarlardı. Ancak bir hayırsever onların ikisini birden yanına alırsa ki çoğu zamanda bu cumartesi ve pazar günleri gerçekleşirdi, ikisi de o günleri yani cumartesi ve pazarları iple çekerlerdi. Tatil günleri kavuşma günleriydi, birbirleri ile kaynaşma, sevme ve birbirlerinin içinde kaybolma günleriydi. Öyle bir aşktı ki bu buluşup kaynaştılar mı yok olana kadar sevişirlerdi ama bu yok olmak onlar için bir acı sebebi değil mutluluk vesilesi idi, yok olarak mutlu oluyorlardı...

İkisi de onların dünyaya gelme sebebi olan canlıların birer parçasıyken dünyaya geldikten sonra mutlaka bir şekilde birbirlerini buluyorlardı. Onların aşkı belki Mecnun ile Leyla aşkı, belki Ferhat ile Şirin aşkı, belki Tahir ile Zühre aşkı gibi yere göğe sığmayan kutsal ve bir o kadarda coşku dolu heyecan dolu bir aşktı... Coşku ile bir araya gelirler ve coşku ile yok olurlardı. Ateşe doğru koşan pervaneler gibi...

İşte yine bir pazar günü, karşıdan gelen Halime Hanımı her ikisi de görmüştü ve Halime hanımı daha önce tanıyıp bildikleri için, kendilerini çok sevdiklerini biliyorlardı. Lakin kafalarında da bir soru işareti yok değildi hani. Halime hanım ya ikisinden birini yanına alıp da diğerini almamazlık ederse, şimdiye kadar hiç yapmamıştı ama ya yaparsa; kurt düşmüştü bir kere içlerine. Dua etmeye ve kavuşmak için dakikaları, saniyeleri saymaya başladılar. Halime Hanım önce ekmek reyonundan bir iki ekmek aldı, daha sonra sebze ve meyve reyonuna geçip oradan da elma ile portakal ve bir iki değişik meyve daha alınca ikisi birden ''Hah şimdi bizim yanımıza gelir.'' diye içlerinden geçirseler de, Halime Hanım kuru yemiş reyonuna yönelip oradan da ihtiyacını aldıktan sonra, nihayet onların yanına gelmişti. Yürekleri pır pır etmiş sevinçten göklere uçacaklardı nerede ise...
..

Devamını Oku
Aycan Deniz

Antolojininde üyesi olan, Ablam MİNE TANK 19/09/2010 pazar günü saat 09:10 'da vefat etti...
Tüm sevdiklerine ve sevenlerine sabırlar diliyorum....
..

Devamını Oku
Sezai Güler

Kalk baba, kalkta bir pazar sabahı da sen dikil karşıma
Adın yazılı mezar taşına değil alın yazısı ellerine sarılayım
Çeşmeden yine ben taşıyayım suları, kabul, sen yorulma
Annemin sana diktiği güllerini bir sabahta beraber sulayalım
Oturalım ayak ucuna ama eskisi gibi baba oğul yan yana
Konuşalım ama öyle ordan burdan, ondan bundan değil
Sen cennetini anlat, ben sana bıraktığın cehennemimi anlatayım
..

Devamını Oku
İbrahim Dikmen 2

Merhaba sarı papatyam;
Seni tanıdığımda henüz 15 yaşında,kıvır kıvır sarı saçlı,cadalozmu cadaloz,
uçarı ve bir okadar da şirin ve güzel bir kızdın sen.Sınıfımıza sonradan başka bir şehirden nakil gelmiştin.Okuldaki bütün erkek öğrencilerin gözü sendeydi,tabiki benimde,diğer kızlar seni öyle kıskanıyorlardı ki sorma gülüm,okadar alımlıydın ki sana bakmamak senden hoşlanmamak imkansızdı.seni okula hergün baban getirip götürüyordu,kırmızı şevrole arabasıyla.Benim babamın arabası yoktu,hiç olmadı da.şehrin biraz dışındaydı evimiz,hergün sabah akşam yürüyordum, üç kilometrelik yolu.küçük eski ve köhneydi ama sıcacıktı evimiz,siz ise şehir merkezinde, apartman dairesinde oturuyordunuz,siz yukarıda biz aşağıdaydık anlıyacağın.
Artık okulların kapanmasına az bir zaman kalmış ve bahar turnuvaları düzenlenmişti,futbol takımı olarak finale kalmıştık,ben sınıf takımının kaptanıydım,ogün maçta hayatımın golünü atmıştım rakip kaleye,çünki o gol,bir anlamda hayatın kendisine atılmış bir goldü.maç bitmek üzereydiki harika bir gol atmıştım ve maçı kazanarak şampiyon olmuştuk,yanıma yaklaşıp beni tebrik ettin,ellerinin sıcaklığı,yanağıma kondurduğun öpücüğün ateşini hala hissedebiliyorum gülüm.ogün akşama kadar teneffüslere çıkamadım utancımdan,sanki yanağımın kızarıklığı belli olacak diye.akşam okul çıkışı kapıda bekliyordun beni,biraz konuştuk ayaküstü ve pazar günü tepedeki Recep dayının kır kahvesinde buluşmaya karar verdik.öğleden sonra saat üçbuçukta buluşacaktık,iki gün heyecandan titredim adeta,annem,halime bakıp oğlum neyin var senin böyle deyip durdu,hep geçiştirdim onu.pazar günü erkenden kalkıp banyomu yaptım kolonyalar süründüm,kendime ait parfümüm olmamıştı zaten,yeni elbiselerimi giyip yola çıktım,bir saat öncesinden, elimde bir demet sarı papatya ile oradaydım,karalaştırdığımız gibi tam üçbuçukta gelmiştin,giydiğin bahar desenli elbise sana çok yakışmış ve bütün çekiciliğini,güzelliğini gözler önüne sermişti canım.
Merhabalaşarak tokalaşıp öpüştük,ben yine utangaç ve çekingendim.ellerimiz hiç ayrılmadı o gün akşama kadar,gelecekten konuştuk bir müddet,sana verdiğim papatyaları koklayıp durdun, tıpkı sana benziyorlardı o sarı papatyalar.akşam yedi otuzda evde olman gerekiyordu kalktık birsüre sonra yolda elele yürüdük sarıldık birbirimize çocukça bir sevdayla.seni eve bıraktığımda yedi onbeşti saat,buluşmalarımız haftalar,aylarca devam etti aşkımız öyle büyümüştü ki! hiç ayrılmayacağız diye yeminler etmiştik ve hatta ölesiye sevmiştik gülüm.hiç bitmeyecek sandığım bir sevdaya kapılmıştım.aradan iki yıl geçti,yine bir pazartesi sabahı okulun kapısında bekliyordum seni,ama boşuna beklemiştim ogün.sen gelmedin sarı papatyam,yağız delikanlı kapıda öylece kalakaldı.günlerce bekledim seni,belki gelirsin diye okulun kapısında bekler oldum,bekleyişlerim hep boşunaydı,oturduğunuz eve gittim bir umutla,ev bomboştu dünyam başıma yıkıldı oracıkta.sonradan okul idaresinden öğrendim başka bir şehire taşındığınızı,baban ilişkimizi öğrenmiş okuldan almıştı seni ve başka bir şehire seni bulamayacağım bir yere kaçırmıştı benden.günler,haftalar,aylar ve yıllar geçti sensiz ve senden habersiz,birkez bile aramadın,nasıl arayacaktınki gülüm.hayallerimle birlikte sende yok olup gittin hayatımdan,ama ben seni her pazar aynı yerde,aynı saatte,aynı masada beklemeye devam ettim,elimdeki öksüz kırçiçekleriyle.
Her yıl olduğu gibi,aynı yerde,aynı masada,aynı saatte ve aynı günde bekliyorum seni.rengarenk çiçeklerin açtığı o eski kır kahvesinde.Çiçeklerin içinde bir sen yoktun papatyam.ne yeminler etmiştik değilmi? ölesiye sevmiştik ve ne hayaller kurmuştuk,bak bana,şimdi bir başıma kalakaldım yıkılan hayallerim ve sigaramla.
Pembe panjurlu bir evimiz,bahçesinde kasımpatları,mis kokulu fesleğenler,leylaklar açacaktı ve boy boy çocuklarımız olacaktı koşuşturan.hiç ayrılmayacaktık seninle,bir yastıkta kocayacaktık ömürboyu gülüm.bugün yine aynı yerdeyim,seninle buluştuğumuz o ilkgünki gibi
..

Devamını Oku
Rodin Baran

"sabah uyandığında 7.45'ti
saçları dağılmıştı
elleri buz kesmiş
dilinde bir şarkı
"son bir gece daha çirkin olalım
aynalara değil birbirimize bakalım.."
hayatımdaki en güzel pazar sabahıydı/
..

Devamını Oku
Hasan Sancak

Reklam Yazarı Şair Hasan Sancaktan Bahçeliye şikayet! ..

Reklam Yazarı Şair Hasan Sancak:
COCA COLA’YI DEVLET BAHÇELİ’YE ŞİKAYET ETTİ! ..

Samsun’un Alaçam ilçesinde ilginç bir olay gerçekleşti.Reklam Yazarı ve Şair Hasan Sancak (56) Alaçam Kapalı Pazar ve Otopark İnşaatının temel atma törenine katılan Milliyetçi Harket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye, ‘Noter Onaylı Rüya’sını kopyalayan Coca Cola, Vestel,Tombi Şeker Sofix ve diğer şirketleri şikayet ederek destek istedi.
Samsun’un Alaçam ilçesine gelerek, Kapalı Pazar ve Otopark İnşaatının temel atma törenine katılan Milliyetçi Harket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin protokol yerine geldiği sırada kendisini tanıtan Reklam Yazarı ve Şair Hasan Sancak, ‘Noter Onaylı Rüya’sının kopyalayan Coca Colaya karşı altı senedir hukuk mücadelesi verdiğini, Cola’nın gücü ile bilirkişileri ve ulusal televizyonları susturduğunu söyleyerek, 2004 yılında Almanya’da vefat eden annesi Emine Sancak için kaleme aldığı Benim Annem Melekti şiir kitabını ve ve dünyada eşi ve benzeri olmayan, yedi milyar insandan sadce kendisine ve Alaçam’a ait lan ‘Noter Onaylı Rüya’ kağıdını verdi.Coca Cola, Vestel, Tombi Şeker Sofix tarafından ‘Rüya’ sının ve üç tane senaryosunun büyük şirketler tarafından kopyalandığını söyleyerek destek istedi.Devlet Bahçeli, Alaçam’dan sizin gibi değerli bir Reklam Yazarı Ve Şairle tanıştığım için çok memnun oldum. Temel atma töreni için geldim.Konuyu fikri haklardan anlayan avukat arkadaşlara inceleteceğim.Hak ihlali yapılmışsa, desteğin verileceğini söyledi.
..

Devamını Oku
Hacı Ali Kılıç

Ali yazar veli çizer,kimi çalışır kimi gezer
aval aval bakarken, kimisi anında sezer
hayat çok zordur dostlar,sabretmeyen hayattan bezer
aman beyim aman bayan sakın etmeyin nazar
herkes dokuz aylıktır herkesin sonu mezar
ali yazar veli çizer deli divane olmuş en delisi gitmiş
kendi mezarın kazar.
..

Devamını Oku
Nazım Kamil Esirci

Bir pazar günüydü,
Sessizce aniden gidişin
Aylar süren,
Hasretimin
Başlangıcı
Kendimle hesaplaştığım,
Kara bir pazar.
..

Devamını Oku
Sevinç Kavuk

Şeref, ruhun misafir varlığına her başarılacak mutluluk ‘yaşamı, süreci, vedası’ ile bir toplamının güzelliğidir! Serbest rekabet her piyasada işleyecek! Uygarlık topraklarındır! Yörede altın barındıran toprağı işleyecek, onu ayağa kaldıracak, hayata geçirecek o yöre sakinleri olacak, o yöre sakinleri sahibidir bu rekabetin, dersem ‘aman dikkat’ ile de benim önümde engel duvarı örmeye kalkışılacak! Ya yıldırarak hırsızlamaya, ya da hata yılışarak benim üstüme de bu şerrini yığılmaya vs. Çok şükür! İnsan, hata yapmamaya ‘aman dikkat’ saygısını insani duygu haliyle disiplinli bir terbiyede hem sevgi koruyor alış-veriş duyarlığını hem de ‘insana öncelikli’ hissiyatında korunan olarak…

Eğitimde alternatif modeller diye 20 yıl boyunca geliştirilmiş, bir ülkenin itilecek olan karmaşa yıllarına da başarısı görsel hazırlıklı olan bir yenilik önlemi mi, yeni bir tuzağı mı, bir vatandaş mı, bir özgürlük anlayışı mı, bir ekonomiye mi ve ne kadarını demeye gerek bırakmayan haliyle de, bir rekabetçi mi yetiştirmeli evrensel insanı, sorusuna yanıt oluyor.

Örneğin, özgürlüğe dayanan bir eğitim: ‘kendi içinde sistem’ ve ‘ana akımın dışında bir model’ olarak bu iki ayrışma alanında bir ‘Alternatif Okullar’ kapsamına alınmış ve demokratik okulların ‘ana akım sistemine’ bir model diyerek, alternatif okullara ‘kendi içinde sistem’ diyen bu düşünce ile önce biraz açıklamalarını izlemeli: örneğin

Demokratik okullarda günlük ders programına karşılık, her öğrenci kendi dersini, istediği gün ve saat seçimiyle belirliyor, öğretmen varlığı ve yer konusu da karara uyumlanana kadar gereken müzakere ders saati olarak işliyorken, öğretmen için ücret ödeme başladığı ile, özel bir tespit tartışması, yani müzakere, belirlenen de ilk ders oluyor aynı zamanda. Öğrenci sayısı oranınca da keyfin belirlenme süreci o oranda uzaması şöyle açıklanıyor: ‘biz’ daha henüz hangi dersi nerede ne zaman alacağımıza karar vermiş oluyorken ana akımın dışında bir model denilen demokratik devlet okulları bu bir ayda işlenmiş ders olarak çok ilerideler. Bu ‘biz’, her özel öğrencinin kendisi olduğu ile ‘ben’ demesi gerekmiyor mu? Bu ‘biz’ nerede, nasıl, ne zaman, kaç kişiden, hangi ders için oluşuyor? Kendi içinde sistem….
..

Devamını Oku
İbrahim İnan

Bugün günlerden pazar
ve ben ölesiye özledim, aşkla bakan gözlerini..
..

Devamını Oku
Adnan Yeşiltaş

Bugün pazar..
Harika bir hava var,
Ne şiir yazılır biliyor musun?

Akşamdan kalmış yüreğimi,
Kız kulesine atmalı
Ya da..
..

Devamını Oku
Olgun Ekinci

……… Son isteği ezanın mikrofonsuz okunması olan idam mahkûmuna yüreğindeki tüm ezanları susturmak, dinlememektir bir daha annelik… Seçmeli olan din dersine çevresine utancından asi ve küçük oğlunu yazdırmak, ilkyaz gençliğinde ateist olacağını bile bile ve her kıldığı namazda oğlu reddetse de dua etmek, içten içe koşulsuz kabullenmektir annelik…


……… Etimesgut topçu okulunda yedek subay sınavı öncesi ‘’sıkı giyin oğlum soğuktur Ankara’’ diyen anneyi dinlemeyip donarken sabahın seherinde, yıllar sonra perilerin o muhteşem ve gizemli bacalarının diyarında askerlik resimlerini albümde sevgiliye sunmak her resimdeki anıyı sevecenlikle paylaşmaktır annelik… Yeni başlamıştı o dönem renkli resimler ama şimdiki gibi hep ve nedensiz siyah beyaz olanları sevmiştim… Siyah severdin sen, beyazını sevmiştim en çok saçlarımın ben...


……… Ve annelik teknolojisiz, pazar arabasız yıllarda – siyah ve sağlık düşmanı poşetler hayatımıza girmemişken – beyaz renkli Pazar filesi eve dönerken ağır file-fileleri oğluna taşıtmaya kıyamamak, yıllar sonra valizini taşıyan sevgiliye ‘’niye benim valizimi sen taşıyorsun? ‘’ demektir Anadolu’daki bir dinlenme tesisinde annelik… Yüreğimde ağır, ruhumda hafif, tenimde ruh ikizimdin yorulmadığım, gururuma ekleyip onurla ömür boyu taşıyacağım, tek bir güne sığdıramayıp, günlere uzattığım, günleri uzattığım…
..

Devamını Oku
Gündüz Güneş

Koca İstanbul’da bir pazar
Oturmuş ağlıyor bir yazar.
Fakir, zengin, alim ve zalim
Binlerce türden insan yaşar
Yaşamadan sevgiyi, diri
Koca İstanbul’da bir mezar
Fatih, Zeytinburnu, Halkalı
..

Devamını Oku
Mehmet Şirin Yün

Günlerden aralıktı, aylardan pazar ve iffetsiz bir son bahar-
Gibi boşaldı üzerine,
Gibi ağladı bir çocuk,
Faili mechul bir cinayet sahipsızlığı,
Tanrıya yanlış yaklaşım biçimi,
Bir intihar demeti,
Bir Jilet destesi ve bir çift kesilmeye musait tüysüz bilek.
..

Devamını Oku
Adnan Yeşiltaş

Bugün pazar
Her pazar böyle
Kaçıncı satılışım?
Hain...

Neden pazarları
Başka azar?
..

Devamını Oku