Kız sen burda yeni misin peki leyla nerde
Hani çekirdek gözlüm örümcekten korkan
Kim ulan beni herkes tanır git patronuna sor
Elektrikçi ihsan dedin mi içkide üstüme yoktur
Leyla güzel kızdı ben böyle göz görmedim
Sen de güzelsin bak omuzların mesela
..
İzmirin içinde kurulur pazar
Kaldır fistanını deymesin nazar
İzmirin güzeli yılda bir azar
Var git o(ğ) lan dolaş çimen üstüne
İndir fino fesin bir yan üstüne
..
Dedim dilber gel bir pazar edelim
Dedi ben alışı verişi bilmem
Dedim muhabbetten kuralım çarşı
Dedi ben tenhada görüşü bilmem
Dedim işittin mi Ferhat-Şirin'i
Dedi aşk yoluna vermiş varını
..
Yeni-cami kurdu pazar
Katipler resmini yazar
İndim Bahçe kapusuna
Eyledim bir kayık pazar
Bindim kayığın içine
Secade yaydım kıçına
..
Evlerimin önü pazar
İçinde yosmalar gezer
Fesin eyri perçem döker
Vay bala böyle dem olmaz
Paşam öyle dem olmaz
Ben gülü deste ba(ğ) ladım
..
Pazar günü geçmek bilmiyor
Birden bir kavak fışkırıyor pencereden
Hızla kapıyı örtüyor bir sokak
Bir kız saatine bakıyor alanda
Gençliğim, güneşim, rüzgarım benim!
Bu çıraklık sabah akşam sürüyor.
..
Pazar dağılmış- akşam dağlardan iniyor
Kolunda sepetin- nereye koşuyorsun
Dönen döndü yollar ıssızlaştı
Ay vurdu köyde ağaçların üstüne
Yaban ördekleri bataklığa çekildiler
Dindi kayıkları çağıran seslerin yankıları
Akşam dağlardan indi- pazar dağıldı
..
Babamı çok severdim. Ama o kadar çok çalışırdı ki, pek göremezdik. Zaten polisten kaçtığı ya da hapiste olduğu zamanlar olduğu gibi, ‘Zübük’ gazetesini çıkarırken eve haftada bir geldiği zamanlar olurdu. Büyüdükçe babamla giderek daha fazla arkadaş olmaya başladık. Bana çok güvenirdi, her yaptığımı da beğenirdi. Ben de onun güvenini kırmamak için elimden geleni yapardım. Ders çalışmak dışında!
Babamın baskın biri olduğunu hiç düşünmedim doğrusu. Belki de baskındı ama ben öyle hissetmedim... Hayatımda kendimi yanında en rahat hissettiğim kişi babamdır. Beni anlar, kusurlarımı bağışlar, beni koşulsuz sever... Daha ne olsun?
Küçük yaşlarda babam hep masallar anlatırdı. O kadar güzel anlatırdı ki... Aynı masalı kırk defa dinlemekten sıkılmazdık. Aslında çoğu da masal değildi zaten. Ali’yle Ahmet okula gideceklermiş de çantalarına neler koymuşlar. Bu kadar basit bir hikâye güzel anlatılır mı? Anlatılır! Babamdan dinlerseniz en basit konunun bile büyüsüne kapılırdınız. Ama babamın çok zamanı yoktu; her zaman para kazanmak zorundaydı, çalışmalıydı, sürekli de çalışıyordu zaten. Geceleri ona yalvarırdık “Bize masal anlat” diye, o da dayanamaz anlatırdı.
Babam şömineyi yaktığında karşısına geçip kitap okurdum. Özellikle pazar günleri bütün günümü orada geçirirdim. Bazen bir elma yerdim kitap okurken. O elma o kadar çok hoşuma giderdi ki... Bir gün babamın yanına gidip, “Pazar günleri elmanın tadı daha güzel oluyor değil mi? ” diye sordum. Kafasını işinden kaldırıp gözlüklerinin üstünden bana gülümseyerek baktı ve “Evet öyledir” dedi, “pazar günleri daha güzel olur elma.” Yıllar sonra bunu kendisine anlattığımda, “Demek öyle demişim... Doğruyu söyleyecek zamanım yokmuş anlaşılan” demişti.
..
Ne yapıyorsun pazar günü
Var mı vaktin
İncelemek için aşkı
Denizi
Kumsalı
Güzel kelimeleri bu pazar
Var mı vaktin
..
İnsan kendini pek ödeyemiyor
Sen dur bende var*
Beni anlasa anlasa Istanbul anlar
seni uzun sevdiğim için bak ağustos ayındayız
sen sevdiğin için günlerden cumartesi bak, cuma değil
..
Bilir misin yüceler yücesi tanrı
Şarap ne zaman coşturur içenleri?
Pazar, pazartesi, salı, çarşambe, perşembe,
Bir de cuma, cumartesi günleri....
..
Pazarların en kötüsü zân pazarı
Yolların en iyisi iz'an pazarı
Dünyada pazar çok; birisi kötü,
Yokluğa açılmış insan pazarı...
..
her şey güneşi seviyor
hattâ denizler bile
denizlerde nefes alan sen bile
ve biz
güneşi değil ışığını seven insanlarız
güneş içime vuruyor
..
Seyyah oldum pazar pazar dolaştım
Bir tüccara satamadım ben beni
Koyun oldum kuzum ile meleştim
Bir sürüye katamadım ben beni
Ben beni kendimi canımı özümü
Dostlar beni bir kazana koydular
..
Ne ümitlerle gelip dünyaya
En güzel ismi takındın: Afşın!
Böyle erken bırakıp gitme neden?
Kaç bahar, kaç yılı doldurdu yaşın?
Kaldı senden bize bir gamlı seda...
Bir vedadır o seda, sade veda’
..
Seyyah oldum pazar pazar dolaştım
Bir tüccara satamadım ben beni
Koyun oldum kuzu ile meleştim
Bir sürüye katamadım ben beni
Ben beni kendimi
Canımı özümü dost
..
“pazar günlerini de yaşadık elbet
ama bu gün günlerden pazar ertesi
bütün günler pazar olmaz ilelebet
artık bu gün günlerden pazar ertesi
pazar cuma ertesinin sonrasıydı
yaşanan pazar belki iş kazasıydı
..
Kara pazar
ey pazar Kara pazar
gazur fiyatlar azar
yetiş kara cazar
ey pazar Kara pazar
..
-PAZAR ÇOCUĞU:
_ Babamın Teyzesi merhum Sultan Nene, Atmalı olup, İslahiye'de yaşardı. Suriye'den gelen Hasırları omuzuna atıp, Mahallede sattığı için ona Hasırcı Sultan derlerdi. Göçeber bir hayat yaşadıktan sonra şehirli olmuştu. Yedi yaşından bu yana Namaz kılardı. Rüyasında okuma yazma öğrendiğini bana söylemişti. Babama ve babamın dayısına okuma yazmayı o öğretmişti. Evlenmediği için tek yaşıyordu. O yoksul hali ile kız everir, talebe okuturdu. Yırtık çorapları ve ayakkabıları toplar, yama yapar, fakirlere giydirirdi. 1977 de İlahiye Lisesinde iken, bana da bir yamalı çorap vermişti. Gönüllenmesin diye aldım, bir arkadaşıma vermiştim.
_Hasırcı Sultan'ın marifetleri bitmez. Bazılarının niyetine İSTİĞARE'ye yatar, sabah olunca ona hayırlı veya hayırsız olacağını söylerdi.
_Bir gün topluma çok kızdığı öfkesinden belli idi. Bana:
_OĞLUM BUNLAR PAZAR ÇOCUĞU, PAZAR ÇOCUĞU! ! ! dedi.
_Ben Lise talebesi idim, ilk bakışta bir şey anlayamamıştım. Teyzeme sordum:
_Sultan Teyze, bu PAZAR ÇOCUĞU ne demek, pek anlayamadım da? dedim..
..
Sensiz Pazar
Yine geldi pazar,
Sana değmesin nazar,
Haftada bir gün pazar,
Sen ile ben belki bu pazar,
Yine bastırdım hislerimi azar azar,
Sensiz geçti yine bu pazar,
..