Paslanmış Kilitler Şiiri - Kasım Kobakçı

Kasım Kobakçı
2855

ŞİİR


6

TAKİPÇİ

Paslanmış Kilitler

Paslanmış kilitler, aniden açılırken,
Bal gibi süzülen, ince nükteler.
Özü biraz hayal, biraz kurgu olsa da,
Ruhumu sarıyor, bu şaka.
Bunalımı siler atar, dağ rüzgarı misali,
Hüzünleri kovalayan, neşe perisi,
Kralın kırdığı, asanın ucu olmasa.
Fikir sahnesine fırlamış, zekanın kıvılcımı,
Hülyamda dolaşır durur, kurgu olsa da.
*
Çatılan kaşlar, yavaşça düzelirken,
Şerbet tadında akan, komik sözler.
Aslı biraz boş, biraz hava olsa da,
Keyif veriyor, bu latife.
Kasveti dağıtır, sabah güneşi misali,
Kederi susturan, kahkaha sesi,
Ressamın çizdiği, kedinin bıyığı olmasa.
Düşünce meydanına inmiş, aklın parıltısı,
Düşümde yankılanır durur, hava olsa da.
*
Gerilen sinirler, usulca gevşerken,
Kaymak gibi yenen, tatlı alaylar.
Mayası biraz oyun, biraz rol olsa da,
Gönlümü çeliyor, bu komedi.
Sıkıntıyı süpürür, bahar yağmuru misali
Elemi dindiren, eğlence yeli,
Hakimin vurduğu, tokmağın sesi olmasa.
Anlam yoluna düşmüş, zihnin goncası,
Hayalimde salınır durur, rol olsa da.
*
Daralan yürekler, ferahlayıp genişlerken,
Lokum kıvamında, yumuşak hicivler.
Kökü biraz masal, biraz düş olsa da,
Hoşuma gidiyor, bu gülmece.
Karanlığı deler geçer, yıldız ışığı misali,
Yeisi bitiren, sevinç nefesi,
Çocuğun attığı, topun izi olmasa.
Mantık seferine çıkmış, fikrin meyvesi,
Uykumda belirir durur, düş olsa da.
*
Buz tutan yüzler, ısınıp gülerken,
Meyve gibi olgunlaşan, şen laflar.
Rengi biraz boya, biraz cila olsa da,
İçimi ısıtıyor, bu espri.
Soğukluğu kırar geçer, ocak ateşi misali,
Gamı unutturan, tebessüm eli,
Ustanın yonttuğu, taşın tozu olmasa.
Sohbet bağına girmiş, bilincin yaprağı,
Gecemde parıldar durur, cila olsa da.
*
Sıkılan canlar, neşeyle taşarken,
Su gibi çağlayan, berrak neşeler.
Yeri biraz sanrı, biraz sis olsa da,
Aklımı alıyor, bu güldürü.
Ağırlığı kaldırır, kuş kanadı misali,
Acıyı hafifleten, keyif hevesi,
Yolcunun bastığı, dalın çıtırtısı olmasa.
İlham göğünde uçan, dehanın yıldızı,
Zihnimde süzülür durur, sis olsa da.
*
Kararan ufuklar, renklere bürünürken,
İlaç niyetine içilen, hoş sözler.
Şekli biraz eğri, biraz büğrü olsa da,
Kanımı kaynatıyor, bu mizah.
Tortuyu temizler, ırmak suyu misali,
Tasayı yok eden, huzur bestesi,
Tüccarın saydığı, paranın yüzü olmasa.
Yorum denizine dalan, kavrayışın incisi,
Bilinçte çınlar durur, büğrü olsa da.
*
Asılan suratlar, keyifle yumuşarken,
Kadife dokusunda, zarif taşlamalar.
İçeriği biraz boşluk, biraz hiç olsa da,
Yüzümü güldürüyor, bu gırgır.
Endişeyi savurur, çöl fırtınası misali,
Matemi gizleyen, coşku maskesi,
Bahçıvanın kestiği, gülün dikeni olmasa.
Hikaye alemine doğan, kurgunun güneşi,
Aklımda dolanır durur, hiç olsa da.
*
Katılaşan hisler, eriyip akarken,
Pasta gibi dilimlenen, hazır cevaplar.
Tabanı biraz zayıf, biraz çürük olsa da,
Neşemi bulduruyor, bu takılma.
Darlığı açar, ova genişliği misali,
Melankoliyi yenen, kahkaha ordusu,
Terzinin diktiği, kumaşın söküğü olmasa.
Kelime avına çıkmış, usun keskin oku,
Dimağda gezer durur, çürük olsa da.
*
Buruk bakışlar, umutla parlarken,
Şeker kaplı sunulan, ince alaylar.
Yüzü biraz sahte, biraz maske olsa da,
Beni eğlendiriyor, bu tantana.
Yorgunluğu alır, hamam sıcağı misali,
Stresi yok eden, şenlik havası,
Aşçının kattığı, tuzun fazlası olmasa.
Espri dünyasına giren, zekanın tohumu,
Rüyada yeşerir durur, maske olsa da.

Kasım Kobakçı
Kayıt Tarihi : 26.11.2025 15:32:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!