Parya Şiiri - İlyas Kaplan

İlyas Kaplan
1261

ŞİİR


15

TAKİPÇİ

Parya

yılların içinden geçen
kucağında yaşadığı zamanlarda
hep yabancı muamelesi gören
bazen şehirli
bazen envai hakarete uğrayan göçmen çocuğu
sınıfı yok
bir bakıma parya

parya
çünkü koruyucusuz
manevi buhranlarından habersiz
toprağından söküldüğü için
bir türlü kendine gelemeyen zavallı bir anne
ve yuvasına ekmek yetiştirebilmek için
kadınlığından vazgeçmek zorunda kalan
yiğit ama
gözyaşlarından başka yardımı dokunamayan bir abla

lepiska saçları ile
kaldırımları okşayanlar
onlar kutsal birer ateş
onlar birer masal sfenksi
büyülerini çözdün mü perileşirler
yardan yara atlayan kızgın küheylan gibi
seni tanrı dağına kanatlandırırlar

günleri kelimeleştirmek
mezarlaşan saatleri hayata kavuşturmak
ölüleri diriltmek için belki
belki kader bütün oklarını bunun için saplıyor
istiyor ki oradan akan kan günlere dokunarak
ebedileştirsin onları

kan ve gözyaşıyla
hafızasında iz bırakan en eski yıllarda
sadece itildiğini
istenmediğini
dövüldüğünü hatırlıyor
neden?
bilmiyordu henüz nedenini

mahallesindekiler başka bir dil konuşuyorlardı
çerkez vardı
kürt vardı
türkmen vardı
roman vardı

konuşması da
giyinmesi de
farklıydı başkalarından
yabancıydı
oynamadı
çocuk olmadı
yasaktı çünkü

ya sonrası
yine yalnız
yine yabancı
sonrası açlık
midenin, etin ve ruhun açlığı
ardı sıra
sevdiklerinin küçüklüğü
hayalinde kurduğu dünyaların birer birer yıkılışı

yediği darbeler
şehirli olduğu için değil
türk olduğu için
sömürgeciliğe karşı olduğu için
ve sonrası
bir sürü sefalet
en ağır hezimete benzeyen
düşüşler

putları yıkılan hicret çocuğu
sokağı yok
mahallesi yok
bir gecekondusu bile
hatta şehri bile
hatta ülkesi

kalemi
kitapları vardı
ve bir nisan sabahı evinin aranışı
ve nezarethane
orada burada
hapishane köşeleri

ya sonrası
yaşanmaz bir dünya
sadece namuslu olmak uğruna
buhran
ruhi buhranlar

silinmemek
ezilmemek için sarıldığı bir daldı belki
belki de inanıyordu
ezilen insanlar vardı
kurtarılması gereken insanlar vardı
ama onların kim olduklarını bile bilmiyordu

yoksul
fakirdi
ne kadar kavrayabilirdi
sefilliği
sınıf kavgasını
başka renklerin varlığını

sonra yine aç kaldı
yine işsiz
onca yıl peşini bırakmadı sefalet
bu memleketin en seçkin evlatlarının beynini
kalbini
duygularını
hayallerini

hep peşine düştüler büyük davanın
ezildiler
bir kaç kişiydiler
bir elin parmakları kadar az
her aydınlığı yangın sanıp
söndürmeye koşan karanlık insanlarla
yıldızlardan bile rahatsız zalimlerle
savaştılar
Hak ve hakikat için

kentin günahkar sokaklarında
masum hayaller kuran genç kızlar kendilerinden uzaklaştılar
sürgün bakışların mühürlendiği caddelerde
dudaklar kötü sözcüklerin sağanağına tutuldu
gökleri kanatan paramparça bulutlar
kararttı aydınlığın üstünü

kalabalık dağların eteklerinde dikenlere battı ayaklar
ayaklara dikenler battı sarp yamaçlarda
yürekler mülteci sevinçlerini
kandil yanan gecelerin en zifiri kuytusuna bıraktılar
köreldi gözler

en güzel besteyi söyleyen bir türkü için
yitirdiler ruhlarını
geride bir destan bırakarak
gittiler ruh iklimlerine ercesine akarak
balalar onların türkülerini söylediler
anneler bebelerine süt verirken ninnilerini dediler

yaşamak mavera çiçeklerin rengindedir orada
yada kızıl kor demetince
sarp yokuşlara düşen canların anlattığı
öykülerdir
imanların aşk olduğu ölümdür
göğse iliklenen

redfer

İlyas Kaplan
Kayıt Tarihi : 2.10.2023 16:02:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!