*mal şewitî; ji germa havînê mij û dûman e
Ağlamaya
anlamadığınız dilin ağıtlarıyla başlıyorum.
Ötekiliğin mendiliyle siliyorum,
musallat acıyı...
Ben çokça hüzünsem,
koza yapalım.
Biraz da siyahsam,
tırtıllar ülkesi kuralım.
Takatim yok çünkü;
kırgınlıklarımın sırlı yerinde
kanatsızım nicedir,
öleyim bu yüzden kelebeklerden önce!
Bir çocuğa bir oyuncak alınsa da
bir oyuncağa bir çocuk bulunamadı.
Haydi çocuklar;
gelin uzaklaşalım şu kirli yeryüzünden
bir gökkuşağı olma şansımız halâ var!
İnsan;
çok zalim.
Çocuklar yanarken,
fok balığı intiharına meyillidir kalbim!
İnsan;
elma hırsızı seyirlik vitrin.
Yine de giysileri ütülü,
suratı makyajlı çevreci,
yüreği kırış kırış,
uzaya yakın kendinden uzak,
yengeç kıskaçları görünecek
adındaki eşref-i kaldırsam!
Sen,
filleri özleyişimsin...
Cebine ebabil taşları sakladın!
Zulmü izledin sadece
ey yaratılan!
Yüz çevirenler,
pazar uykusunda...
Yuvasının enkazına sığınan leylek,
tek gerçek!
Dicle,
kuşların ruhlarına fısıldar.
Irak acılar büyüten Deniz'in sesi,
çok uzak!
Cehennemi cismine sığdıran anneler,
yıkıcı barbarlığın tenceresine
çocuklarını gömüyor olmalı.
Çağla mevsimi neyime benim;
yaşasın,
toprakları mayınlı dünya görüşü!
Boşaltılmış bir köy gibi
yutkunup kalıyorum
kim bilir, neden?
Öyle kolay ölüyoruz ki
yaşamak acı vermiyor,
duyarsızca başlarken mekanik güne!
Düşünüp ama konuşamadığım dille
cevap veriyorum hayata:
işaret ve orta parmak birlikteliği
haylazlığıyla...
Disiplin suçu doluyum bu yüzden,
düşünmeden konuştuğum dil
tanıyor beni!
Kaybettiğim gözümdeki fer
gölgeyi ve ışığı izlemez, neden?
Herkes en çok kendi köpeğini sever
düşün
ki kendi köpeğinden
ayırsın seni bu eylem!
İç organlarım kayıyor,
çocuklar bu dünyaya ait değil!
Elinde oyuncak olan cesede,
ölümsüzlük verilir...
Gözüm çok tozlandı.
Susalım...
Tuza dönüşüyorum;
kurumak da sayılabilir,
bu ağlayış!
Sürgünlüğüm ve kırgınlığım,
uykusuzluğumdan saklıyorum sefaleti...
Nicedir rüyasızım;
akibetini bilmediğim coğrafyamda,
büyütemiyor mutluluğu mikroskobum!
Deşse de feryadımı tümsek aynalar,
eş/Siz kuruntular besliyorum fanusta.
Çoktan
utancımız deldi atmosferi,
hiçbir gezegen paklamaz bizi!
İyileşmeyen yara,
insanın kendine alışması kadar vahşi!
Okşanadursun demografi
acılarımın fayında trombositler
bileklerim diz çöküyor
mitoz bölünmeler karşısında...
Ey kedilere gülümseyip kuşları vuran;
partizan bir kan dolaşır,
militan damarlarımda...
Ey kudurgan güç
yani kanım,
damarlarımın çeperine sığınıyor
akamıyorum
yitirdiklerimin toprağına...
Veysel Toprak
Kayıt Tarihi : 4.10.2006 15:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
* evim yandı; yaz sıcağı, sis ve duman
Çok sıcak bir yaz ikindisinin 3'ü gibi geçmek bilmiyor zaman,hep sürümcemede.Gelmeyenler öylesine kalabalıklaşti ki,koltuklar hep boş.Yine de yerlerini sık sık değiştiriyorum.Ki hiç kimse
başkasının eski yerine oturmasını." T.Uyar
.
Teşekkür ederim Nilüfer hanım.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Ve anlamadığınız
Hatta anlamak istemediğiniz bir dilin ağıtlarıyla desek belki daha doğru olur.
Yüreğine ve kalemine sağlık.
Teşekkür ederim Abdülkadir bey değerli cümleleriniz için.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Hal mavi gök , yeşil kırlar ve çiçekler yapacak
Umudumuz var
Yürekler dert görmesin ....saygıyla kalınız
Teşekkür ederim Taylan bey.
Sayfamda varlığınız hep değerlidir.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
Min ji helbesta te gelek eciband.
Teşekkür ederim Burhan kardeşim.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
utancımız deldi atmosferi,
hiçbir gezegen paklamaz bizi!
Yoğun, kapsamlı, duyarlı... Bir haykırış...
Tebrikler
Teşekkür ederim Bekir Bey kıymetli yorumunuz için. Eksik olmayın.
Sevgi ve saygılarımı sunuyorum
TÜM YORUMLAR (13)