Akşam güzellemesi..
Adaletsizlik makamında çınlayan Dünya
Hayvansal bir iç güdü belki
Hırslı hissiz gök gürültülü tavırlar
Eşitlik boylamında eşit düşmeyen mübahlıklar
Değerlenecek bak buralar dedi çocuk
Bir akşam üstü telaşı tıkış tıkış ey büyük şehir
Derdi eve yetişmek malûm şahısların
Günün yorgunluğu ayaklarda, omuzlara yaslanmış, akılda parçalı bulutlu Z raporu
Maaş karşılığı hitamımda günler
Yetişmemiş insan soyları yetişmez de bu vakitten sonra
Ne yesek acaba..
Anne ben becereksiz miyim
Kötü bir çocuk muyum anne
Neden ben uyumsuzum
Sen bilirsin anne
Neden canımı çok acıtıyorlar
Kalemimin mürekkebinden neden hep acı akıyor..
Sakalsız bir oğlanın tragedyası dolaşıyor damarlarımda
Onun gecede unutulmuşluğunu keşfetmiş..
Geceyi taşırım tabut gibi omuzlarımda.
bende bende iğrenerek öperim hepinizi hâlâ..
Yarım kalmış mısralarını toplamak istiyorum başına vurulduğu yerden
Ayağa kalksın tekrar istiyorum
Kendime ulaşamıyorum hislerime dokunamıyorum
En çok neyi severim neyi sevmem kırmızı çizgim ne.. tam da şuan hayatın, hayatımın neresindeyim
Hatta var mıyım yok muyum, evrende yer kaplarmıyım. Tekrar sesimi duymam lazım. Yorgunluktan hatta yorulmaktan yoruldum.
Yıllar oturmuş yüzüne
Çizgi çizgi yerleşmiş zaman
Daha ferini tam almamış gözünün, kapaklarını aşağı çekmişti zaman..
Eskisi kadar iddali değil ama hala umut dolu bakıyordu ara ara
Tecrübeli elleri ise yaşanmış, yorgun ve nerde duracağını kestiremez şekilde bir çenesinde bir masada tedirgin takılıyordu gözüme..
Kendini ne beklediğini bilmenin
Her gün karga bokunu yemeden gitmek zorunda olduğumuz, alarm kurarak uyandığımız bir işimiz var.. Senede yirmi-otuz gün iznimiz, uymamız gereken kurallar, bitmeyen tüketim ihtiyacımız ve biz özgürüz, öylemi? Kendimiz olamadığımız mesai saatleri, yapmacık samimiyetler ve bunu yaparken kendimden tiksinmem.. Herşeyin yapay olduğu bu şehirlerde, insan ilişkileri bile yapay, biz dürüstüz şimdi, öylemi? Sahip olduklarımız ve sahip olmayı arzuladıklarımızın kölesi olmuşuz, insanlar üzerinde egolarımızı tatmin etmiş, kılığına kıyafetine, diline, dinine göre insanları sınıflandırmışız, biz hümanistiz, öylemi? Tamda kapitalizmin istediği gibi, biz hayelleri bile prangalı, sözüm ona prangasız köleler, vicdanının sessini bile kaybetmiş, ölsek yan komşumuzun haberi olmaz, biz sosyaliz öylemi?
Hergün geçtiği yolun üzerindeki çiçekleri bile farketmemiş... hep bir telaşlı. Kafasını kaldırıp gök yüzüne bile bakmamış, işden yemeye içmeye bile vakti kalmamış ve biz yaşıyoruz, öylemi?
O kadar yoğun ki seneleri kaybetmiş, annesinin babasının bile yaşlandığını farketmemiş.. Dikkatli bakınca babamın bıyıkları ne ara beyazladı, annemin eli ne zaman yaşlandı diye şaşkın şaşkın bakıp, gördüğümüzü iddia ediyoruz, öylemi? Ne zaman kalkacağı, yiyeceği, içeceği hatta sıçacağı belli insanlarız, kurulu bir saat gibi yaşıyoruz biz özgürüz, öylemi? Eminmisin? Bir daha bak!
Aradığını bulmanın sevinci
Bülbül gibi şakıyan gerçekleşmeler
Etrafta küçük, küçücük mutlu güneşler
Dokunulmuş mavi
Yeşilin binbir tonu
Sıcak ana ocağı
Ana ben elimi şiire buladım, geçmiyor..
Kelimelerce hırpalandım gece gündüz
Üstüm başım hep söz içinde
Kızma bana.
Kafamda bir kalabalık susturamıyorum..
Kalbimi söktüm ben ana, elimde taşırım kıra döke..
Ben artık eskisi gibi değilim diyorsun, kim eskisi gibi ki..
Herkesin tozunu aldı hayat.
Zamanla akını morunu ayırdı
Zaman bile eskiyor değil ki biz.
Üzerene acı acı düşünüp, ölçtüğümüz, tarttığımız bazı tartamadığımız yanılgının oluşumu yeni benliğimiz.
Eskiyor işte herşey eskiyor, azala azala yol alıyor hayat.. kim aynı kalıyor dinç ve güçlü.. yorula yorula yuvarlanıyor insan kendi çöplüğünde. Acı bile eskiyor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!