Yani buğday üreten grubun, sığır üreten grupla olan ittifakı içinde; buğday üreten grup, sığır üreten grubun hem buğday ÜRETİCİSİYDİ.
Hem buğday ekicilerin karşı gruba verdiği buğday karşılığında buğday ekiciler sığır üreten grubun sığır "TÜKETİCİSİYDİ". Kimse kâr etmek için üretmiyor, kâr etmek için tüketmiyordu. Böyle bir inşa yoktu.
Tüketicilik, doğada zorunlu sağlama yapmanın yerine; dıştaki gruplar arası girişmeler içinde karşılık olan karşılığını ürettiren bir üreticilikti. Totem mesleği, totem grubun nüfusuna bağlıdır. O nüfus en az ve en fazla bir totem meslek sahipliği yapmanın nüfusudur.
Durumun bu olmasıyla, grup kolektif gücünün o totem alan içinde bir tane totem mesleği vardı. Totem grup ta bu nedenle sadece bir ihtiyacın; sadece bir türlü olan zorunlu sağlatmasını yapmanın; yetenek ve kapasite sınırlılığıydı.
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...



Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta