Paralel… Paralel… Paralel… Düz yazı

Gecelerimiz hariç, hepimizi izleyen bir ‘’paralel’’ var. Bunu hiç kimse inkar etmeye kalkmasın. Gündüzleri uyku sersemliğimizde paralel güçlü, akşam yorgunluğunda ve mahmurluğunda paralel gene güçlü… Güneşin güçlü olduğu saatlerde, paralel düşer ayaklar altına…
İşte böyle oluyor, teorileşince güneşin dili… Bıkıp usanmadan takip ediyor bizi…
Yalancı değil büyük şef… Ancak paralel de tam paralel değil, Bazen kaynaşır, bazen kesişir, bazen ayrışır… Ama her zaman bir noktada birleşir… Kısa adı paraleldir…
Paralel artık paralel de değil, bir günah keçisidir… PKK’nın bir zamanlar üstüne atılanların, MİT veya devlet tarafından yapıldığı itiraflarından sonra, şiddetle ihtiyaç duyulan bir günah keçisidir paralel…
Günahsız olduğu için değil, günahları ortaklarınca bilindiği içindir… Zaten kendisiyle paralel olduğu dilin içeriğinde bellidir.
Ama bu bile yeterli değildir büyük şef için, kendi günahlarından daha büyük günahlar gereklidir.
Kendi günahlarından daha büyük günahlar yüklenmeli ki, kendi günahları gölgede kalsın… Aklansın…
Artık hayali bir düşmandır paralel… Kim ki köşkün ayıplarını açığa çıkardı, arkasında hayali bir güç arandı.
‘’Arayan mevlasını da bulur belasını da! ’’ derler ya… Paralel mevladır burada…
Şimdi söylendiğine göre, büyük şefin işareti üzerine, Mevla varmış Can Dündar’ın arkasında… Can Dündar şimdi günah keçisinin sırtında…
Ardında diliyle lağım temizleyenler sürüyle olsa bile…
Köşk de kendi ayaklarıyla belasını bulacak yakında…