Durun! Kaçmayın hemen.Başlığa bakıp da ne sandınız? Size, ne kaynakların sınırlılığı ile tüketim toplumunun israfı ve -bu arada da -açlıktan cartayı çekmekte olan milyonlardan bahsedeceğim,ne de yeryüzünde cennet’i kurmak adına yola çıkıp da salt kendi cennetlerini yaratan nomenklatura’dan.Hatta ve de hatta milliyetçilik naraları atarken emperyalizmi içselleştirdiklerinin,meşrulaştırdıklarının ayırdında bile olmayanlardan da bahis yok,bu yazıda.Hayır, yanıldınız işte,ne elitist Türk aydınını içsel çelişkileri var bu yazıda,ne de kemalizm’in trajedisi.Teslim oldunuz mu sonunda?
Nasıl savaşırız yaşamla,nasıl çözeriz çelişkileri? Salt çevremizdekilerle düştüğümüz tenakuzdan bahsetmiyorum,tabii ki.İçsel çelişkilerimizden bahsediyorum,onun yanında ve ondan daha fazla.Paradokslar mıdır bizi var eden,yoksa var olduğumuz için mi,boğuluruz çelişkiler okyanusunda,sizce hangisi? Gelin size birkaç küçük öykü anlatayım da,fit olalım,he mi?
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Hakikaten bu adamlardan ve kadınlardan ne istedin be kardeşim.Hep sonları hüzünlü,Türk filimleri gibi.Biriside buluşuk yaşasa ya.Özenmiş bezenmiş yazmışsın madem,buluşturuver.
İyi günler.
Recep Uslu
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta