hepimiz doğarken ölürüz
ölürken doğar kimi insan
kelimeler konuşur
umut çeşmesidir hayat
yenileşmekten korkmayalım
çevreye bakalım doya doya
selamı esirgemeyelim kimseden
selamün aleyküm
esselamü aleyküm
Müslüman selamı Arapça kökenli
bütün Müslüman kardeşler anlar
günaydın, tünaydın, İyi akşamlar, iyi geceler
şaka gibi anlamsız kelimeler
Türk anlar, Arap anlamaz
Allaha ısmarladık yerine esen kal
devrimin mantığı böyle
cenazeye gidene güle güle
işte başladı ikileme
Osmanlının hayatı duadır
en büyük dava kültür ve medeniyet davası
dindarları ezmişti yeni düzen Cumhuriyet’te
solcuları, dünyacıları, laikleri korumuştu
düzelecekti her şey yeni dindarların iktidarında
bizimkiler bizden bir Türkiye kuracaklardı
evet, çalıştılar, zenginleştik ama
dostlar, kültürel zemin kayıyor şimdi de
dinsiz ne konuşuyorsa dindar da onu konuşuyor
laik nasıl yaşıyorsa dindar da öyle yaşıyor
dindar iktidarı dindara çok pahalıya patladı
davayı kemirdi iktidar
kıblenin ekseni kaydı
bitimsiz arzular ruhumuzu alabora etti
çatallaştı işler yine
Osmanlı Müslüman’ı, modern Müslüman
biraz Amerika, biraz Avrupa
biraz muhafazakar, biraz devrimci
biraz mafya, biraz demokrat
yap-boz tahtası her şey, herkes
para imanın görüntüsü
hem onlar gibi olduk hem Cennet bekliyoruz
para, makam, güç
ilkesizlik ilkemiz oldu özgürlük diye diye
kul hakkı gözetilmedi
tevazu çöpte
farklı ve üstün olma takvayla değil
markayla ve makamla
biz de Batılılaştık yani
biz, artık biz değiliz
bizi kendilerine benzettiler
tefekkür ve tevekkülden koptuk
şükür yok, şikayet çok
Osmanlının son yüzyılı ve tüm Cumhuriyet
İslam dininin Müslümanlık anlayışıyla örtüşmezdi
biz de şekil ve görüntü İslam’ına kapıldık
başörtüsüne, sarığa, cübbeye, sakala, bıyığa
beş farzın kalıplarına sıkıştık
Kuran’ın düşünmeye çağrısını duymadık
sevdamız lüks ve ihtişam
övgüler, alkışlar arasında geçiyor ömrümüz
zevk, keyif, tantana
gösteri ve gösteriş
daha kolaycı
daha rüşvetçi
daha vurguncu
daha soyguncu
daha vurdumduymaz
daha duyarsız
daha kaba saba
daha kültürsüz
daha sevgisiz
daha saygısız
daha meraksız
daha ürkek ve korkak
tek dünyalılar gibiyiz biz de
paraya endeksli
köşe dönücü
iş bitirici görülüyoruz bakan gözlere
yürek pusulamız kıbleyi gösterirdi eskiden
parayı ve gücü gösteriyor şimdi
Rabbena hep bana dedik
bireyselleştik bencilleştik yüreklere basa basa
hedefe ne olursa olsun ulaşmayı sevdik
kapitalizmin en acımasızı yerleşti içimize
dindarlara bulaştı
pahalı markalar
hakaret, baskı, eleştiri
hem de demokrasi
hırsımız inancımızı gölgeliyor
ikiyüzlülük kol geziyor
bu iş helal mi, sorusu yerine
bu işten ne kadar kazanırım beklenti
evde başka, iş yerinde başka
garibanları dolandırıyor İslami holding
ağızlarda repo, faiz, döviz, para, borsa
manikür, pedikür sözleri dolaşıyor
peygamberlerin ortak sünneti terk edilmiş
hayat sade değil
süs ve şatafat peşindeyiz
evler sessiz ve ıssız
hem sohbetsiz hem kitapsız
lüks, ihtişam, debdebe, alkış ve gösteriş
günün modası izlendi hep
paylaşmaz olduk elimizdekileri
altta kalanın canı çıkıyor
dalkavuklar kurtarıcı yaratıyor
yirmi milyon fukara
on iki milyon aç
kriz ve savaş beklentisi
güvensiz dostluklar
çıkarcı arkadaşlıklar
komşuluklar da öyle
ne fakirimiz mutlu ne zenginimiz
kıyafetimiz siyasetimiz aynı
hayat bukalemuna dönüştü
lüks otomobil yedi yıldızlı otel önünde
Portekiz general giyinişli kapıcı
vale, teşrifatçı, kırmızı halı
önemli biri
sıradan vatandaş değil, VIP
daha düne kadar bata çıka yürüyordu
çamurlu tarlada o
döner kapı, apoletli adam, resepsiyon
çok önemliyim, param var çalımları
para her kusuru kapatırmış
kalırmış kral dairesi yanında
Topkapı Sarayı tavuk kümesi gibi
şeyh uçurmuyor, para uçuruyor
başörtüsü Paris’ten geliyor
bazıları umreyi turistik gezi yaptı
moda benzetti hepimizi birbirimize
aynı şeyleri yiyoruz
aynı şeyleri giyiyoruz
aynı şeyleri yapıp aynı yaşıyoruz
inançlı, inançsız biriz
blucin giydik
kılık kıyafette birleştik
imkanlarımız çoğaldı, renklerimiz yitti
tesettürde de moda, defile var
bazı dindar tüccarların para hırsı
takva yerine markaya taktı bizi
Allah için değil, çıkar için seviyoruz
yüksek duvarlı sitelerdeyiz
acımak yok, kıskançlık var
saptık sapıttık
imkanlara, makamlara kavuştuk
servet ve şöhret bulduk
cebimiz doldu, yüreğimiz boşaldı
üretim tüketim kıskacındayız
Ortaçağ’dan magazin çağına atladık yani
geçici lezzetlerin peşinde tükettik kendimizi
kapitalizmi keşfettik
saraylarda düğün yapıp
yedi yıldızlı otellerde balayındayız
masumiyet kurnazlığa dönüştü
geçmişe sığınıyoruz
hayali senaryolarla oyalanıyoruz
halkla paylaşılmıyor zenginlikler
kibir gurur şahlanmış
konuşan dinlenmez
çalışalım, üretelim, zenginleşelim
iyi yaşayıp paylaşalım
altta kalanın canı çıkmasın
futbol, siyaset, ticaret
vicdan muhasebemiz çoğalsın
bildiklerimizi özgürce söyleyelim
söyletilmemek en büyük işkence
alan vereni, veren alanı tanımasın
sadaka Taşı örnek olsun bize
hem fakir hem müsrif olamayız
tükete tükete tükenmeyelim
ıvır zıvıra dikkat
bitsin el alem ne der sendromu
israf haramdır tabi
aşalım yürek krizlerini
öfkesiz, kinsiz, kavgasız
sevgi dolu
kitaplı-kültürlü
insancıl, hoşgörülü, sabırlı, tutarlı
anormali normale planlamayalım
olmasın beden tesettürlü, ruh soyunuk
sırf kendimiz için mi yaşayacağız
markasız kefenlere sarılacağız
helaller haram, haramlar helal olmasın
dünya için kimseye himmet gerekmez
farklı olana tahammül edelim
herkes bizden biri olamaz
sevgi tahtına kin oturdu
kazanma hırsı çıldırttı
paylaşma köprüsünü kuramadık
bozulduk be dostlar
Finans Times demiş ki
Türk ekonomisi dinamizmini
borçludur Atatürk reformlarına
bizim Kemalistler de söylerler bunu
hemen karşılık verelim
en büyük atak eğitimde
Sultan II. Abdülhamit dönemindedir
“Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan”
böbürlenmesi yalandır
bizim saltanat dönemi üstündür
Demokrat Parti geldi yükseldi her şey
bir kabustu yaşanan
ezansızlık, Kuransızlık, jandarma dipçiği
polis copu, tahsildar baskısı
açlık, yokluk, kıtlık, karne, kuyruk
ara nağmede dile geldi
fakir Türkiye’nin zengin Atatürk’ü
yarışabilirmiş dünyanın en zenginleriyle
akademik araştırma konusu olmalıymış bu
Arap kökenli Hz. Ömer’i
Kürt kökenli Selahattin Eyyubi’yi
Türk kökenli Yavuz Sultan Selim’i
etnik kökenlerini söz konusu etmeden
anlayalım sayalım
hizmete saygı duyalım
kıssadan hisse kapalım
kuyuda Yusuf olmak ibret örneği
sebeplere takılıp kalmayalım
ilahi takdiri göz ardı etmeyelim
musibetlerde rahmet saklıdır
hiçbir şey insandan değerli değildir
hayatın yarını yoktur
kıbleye dönük yapardı evini Osmanlı insanı
ondan dolayı kıble yürekliydi
giriş kapısının üstü sığınaktı
saçak sığınanı korurdu yağmurdan güneşten
Osmanlıda hayat yardımlaşmaydı
saçak altındaydı yaralı göçmen kuşlar için kuş evi
hayata haram helal penceresinden bakılırdı
kapı tokmakları bile bu anlayışı verirdi
tokmaktaki dış halka erkek için
iç halka kadınlar içindi
erkek misafir içindi tok sesli kalın halka
kadın misafiri haber verirdi
ince sesli iç halka
ev sahibi tokmak sesiyle ayarlardı kendini
yürek adamdı Osmanlı insanı
her kapı insana açılırdı orada
olurdu pencereden pencereye sohbet
kış odası, mutfak, kiler, ambar alt katta
ve ahşap merdiven
divanhane, haremlik, selamlık, yaz odası
sofa, kafesli cumba, yüklük
yemek yenirdi sinide
ayırt edilmezdi zengin yoksul evi
sınıf farkı azdı Osmanlıda evden belli
bacasına leyleklerin yuva yaptığı evdir Türk evi
leylekleri rahatsız etmemek için ateş yakılmazdı
mekan önemli, insan tesadüfen yetişmez
bir şövalye kibarlığıyla hizmet görür Türk kadını
Türk çocuğu iyilik telkiniyle yetişmezdi eskiden
toplumda kötü örnek görmeyerek gelişirdi
eşekler bile haftada iki gün izinliydi bazı köylerde
sahipsiz kalmazdı kediler, köpekler
ücretli adamlar et dağıtırlardı sokak başlarında
kurak günlerde bazı adamlar
fakirlere parayla sulatırlardı ağaçları
kedilerin yiyip uyuyacakları yerleri görülürdü
evler apartman oldu şimdi
başladı halı-kilim silkme kavgası
bugün eşyanın saltanatı bitiriyor insanı
şimdi gülümseyip selam vermeyi bile esirgiyoruz
“Selamı yayın” diyen bir Peygamberin ümmeti
selam vermemek için sokak değiştiriyor
görgü kuralları sizlere ömür
hay dilini eşek arısı soksun çocuk
argo geçer akçe oldu
bir yalan dünya kurmuşuz kendimize
biz geçmişte dosdoğru insanlardık
verdikleri söze sadıktılar atalarımız
özleri de sözleri de doğruydu
hayat notumuz kaç bizim şimdi
göz hakkı, söz hakkı, koku hakkı vardı
komşuya bir tabak ayrılırdı pişenden
dairelerimizde yalnızlığımızı yaşıyoruz
güçlü olan haklı bugün
kuvvet haktadır Osmanlıda
hak, hukuk, adalet, hakikat
damarlarımızda atardı gerçekte
uygun durumdan yararlanılmazdı
inanmaları için zorlanmazdı insanlar
hoşgörü dini ve milli karakterimizdi
hor görmeyi Batı’dan öğrendik
vicdan notumuz önemliydi
gösteriş, saçıp savurmak yoktu
namaz vakitleri dükkan kapıları açık
geceleri ev kapıları mandallı bırakılırdı
yine de hırsızlık azdı
yumuşak başlıydık
sevap çerçeveli yaşardık
beddualarımız bile dua gibiydi
asla yere tükürülmezdi
yürek pusulamız şaştı
şerefe meyve suyu kadehleri kalkıyor
ramazanlaşsak, insanlaşsak
taklidi bırakıp yaşasak, yaşatsak
ödünç alınmış havayı ve çevreyi kirletmesek
başkalarını değil kendimizi yargılasak
Şeyh Edebali ne güzel demiş
“Her insan kendi varlığı içinde bir devlettir.”
herkes kendi kuyusunda boğuluyor
bazılarımızı teğet geçen kriz
fakir fukarayı delip geçiyor
başarıya ve paraya kilitli robot olmamız isteniyor
aileler mutlu değil
medya laikliği korumak
Atatürk ilkelerini kollamak peşinde
boşanmalar, cinayetler artıyor
çok şeyimiz var ama mutsuzuz
varlık mutsuzluk kaynağı
şöhret ve servet mutsuzuyuz
kirli vicdanlar bizi kirletti
biz bozulduk
icat ve keşfe rahat zemin bulmalıyız
bilimsel çalışma özgürlük ister
eski dostlar güçlendikçe bizi unuttular
güç-müç
para-mara
şöhret-möhret
servet-mervet
veee…
ölüm-mölüm
kefen-mefen
kabir-mabir
insanın büyüklüğü tevazusundadır
kadın yine köleleştiriliyor
Peygamber duruşu
Osmanlıyla bütünleştiğinde sunacağız
bunalan dünyaya yeni yaşam projesi
o da insandı
elbise yamar, ev süpürürdü
farkı başarı karşısında şımarmamaktı
yakınmak yok şartlar değişecek
ağızdan kötü söz çıkmayacak
hata yüze vurulmayacak
kin tutulmayacak, bağışlayacağız
her yer terör ve savaş
hayat ölüm kokuyor
mutsuzluk kol geziyor
yok olmalı emek harcamadan
servet ve şöhret sahibi olmak
slogan atan nesiller yerine
fikir üreten nesiller yetiştireceğiz
özgürlükten beslenmeli genç beyinler
eşya değil insan önemli olmalı
hedefsiz, sebatsız ve sabırsız başarı olmaz
televizyonca konuşuyorlar çocuklar
yine eski İstanbul nezaketini özlüyoruz
yeşil popçu olup hidayete erene prim yok
Batı’yı kavrama yerine
arabesk bir modele düşmüşüz
ne tam Doğuluyuz, ne tam Batılıyız
tuhaf bir manzarayız
Müslümanlar kazandığını bölüşmüyor
hop terelelli, pop terelelli
lojman yaptık, heykel diktik
bu hale geldik
tartışmayı öğrenmeliyiz
kavga yerine
alkışlar gelecek kurmaz
halkla paylaşacağız zenginlikleri
çuvalla götüren dalkavuk çıksın aradan
gösteriş yapmak değildir iyi yaşamak
birikimle, emekle ürer değer
gevezelik, dedikodu, bilir görünme düşmandır
oku, çalış, kitaba küsme
zorla kendini, hayata gülümse
ellerini kaldır ufka
asla hayattan vazgeçme
düşünce çizgimizde eksik mi var dediniz
Atatürk’ü ve Cumhuriyet dönemini
yeniden incelersek seveceğiz
siz beni dinlediniz ben de size kulak vereyim
her dönemin acısı tatlısı kendi içinde
değerler desteklesin değerleri
uyum ve sentez karşılıklı
bakış geleceğe
bak ufka
çalış
gülümse
(12. 07. 2015)
Kayıt Tarihi : 12.7.2015 18:13:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Son günlerde Yavuz Bahadıroğlu’nun “DİNDARLARIN PARA VE İKTİDARLA İMTIHANI-405 s.”adlı kitabına kaptırdım kendimi. Biliyorsunuz ben bir şeye kaptırdım mı kendimi hapı yuttum demektir. Bu kitabı bazı sözcüklerin altlarını çizerek okudum. Okuma bittikten sonra sözcüklerle oynayarak yeni bir kurgu oluşturdum. Eleştiriye açık yerler kaldı doğal olarak. Oraları da okuyucu dolduracak. Eserinden yararlandığım Sayın Yavuz Bahadıroğlu’na, çalışmamı okuyup değerlendirecek olan siz dostlarıma saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.
![Hayri Sarı](https://www.antoloji.com/i/siir/2015/07/12/para-makam-ve-guc.jpg)
Bu kitabın yazarının bugün çalışmış olduğu gazeteye göre düşünecek olursak (Yeni Akit)., hangi dünya görüşü ve inançla kaleme alındığı belli...
Ben sadece son paragraf/bölüm üzerinde şunu söyleyebilirim...
Büyük Atatürk'ü bugüne kadar anlayamayanların bundan sonra da anlaması mümkün görülmemektedir....
Emeğinizi tekrar kutluyorum sayın Hayri Sarı...
TÜM YORUMLAR (1)