Ağır ağır geçiyordu parke taşıyla döşenmiş sokaktan. Bir an gölgesine takıldı gözü. Sanki kendisinden önce bu karanlık sokaktan çıkmak için acele ediyordu.
Derin bir nefes aldı. Yasemenin zihni açan kokusu geceyi kaplamıştı. Sokak lambalarına takıldı gözü. Karanlık sokağı aydınlatmaya çalışan, tüm ihtişamlarına rağmen cılız sarı bir ışık saçan lambalar. Bir kaç ateş böceğinin ışığında yaptığı aşk dansına kendini kaptıran lambalar..Yine de loş bir ışıkla aydınlatıyorlardı sokağı.
Gökyüzüne baktı.. Ve yıldızlara.. Onlar bile gökyüzünü aydınlatmak için birbirleriyle yarışıyordu. Ay hepsine meydan okur gibi tüm çekiciliğiyle göz kırptı kendisine..
Düşündü sonra, içindeki karanlığı. Sahi neden bu kadar karanlıktı. Kalbi bu karanlık dünyasında nasıl bulacaktı yolunu. Hangi ara söndürmüştü ruhunu aydınlatan hayallerini. Hangi ara vazgeçmişti yoluna ışık olan umutlarından..
Ağır ağır ilerliyordu. Her nefes alışında yasemenlerin kokusu daha bir yoğun doluyordu içine. Gülleri hatırladı birden. Uzun süre el sürmediği kırmızı, beyaz gülleri. Kokusunu düşündü, sahi gül nasıl kokardı, unutmuştu. Sonra karanfiller, orkideler, zakkumlar bir bir geçti gözünün önünden... Ne zaman sevmekten vazgeçmişti onları, hatırlayamadı..
Usulca elini cebine attı. Cebindeki beyaz mendili dikkatlice çıkarıp özenle açtı. Kurumuş beyaz bir papatya gülümsedi yüzüne. Dokundu papatyaya incitmekten korkar gibi. Okşadı, sevdi. Buruk bir gülümseme bırakıp papatyanın yüzüne tekrar aynı özenle saklayıp cebine koyarken mendili elini bir süre kalbinin üstünde tuttu. Papatyayı seviyordu hâlâ. Ondan vazgeçmemişti.
Sokağın sonundaki evine vardığında anahtarlarını çıkardı cebinden.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta