Padişahın İşi Ne? Şiiri - Mehmet Şahan

Mehmet Şahan
2966

ŞİİR


41

TAKİPÇİ

Padişahın İşi Ne?

Sultan Murat Han o gün, telaşeli görünür
Rüyanın etkisiyle, halden hale bürünür! ..

Neşe mi, üzüntü mü? Puslu yüzünün hali,
Söylemek istemiyor, belli değil ahvali! ..

Veziri azam Siyavuş Paşa hemen sorar:
Hayır mıdır Hünkârım? Diyerek hayra yorar! ..

Hazırlan Paşa, haydi; birlikte gideceğiz
Hayır mıdır, şer midir? Orada göreceğiz! ..

Tebdili kıyafetle iki molla oldular,
Cadde, sokak geçerek bir meydanda durdular!

Etrafa bakınırken bir ceset göze batar,
Sahipsiz biri gibi boylu boyunca yatar!

Merak edip sorarlar, kimdir burada yatan?
Konu, komşu, kimsesi; yok mu elinden tutan?

Ahali cevap verir: Aman hocam bulaşma,
Ayyaşın ve mey husun günahıyla buluşma! ..

Nerden biliyorsunuz? Günahkâr olduğunu,
Kimse bile bilir mi? Belayı bulduğunu! ..

Müsa(a) de et bilelim kırk yıllık komşumuzu,
Anladınız mı şimdi, dâhil oluşumuzu?

Bir başkası başlıyor tafsilatı vermeye,
Önemli sanatkârdı, hak ederdi övmeye!

Özenerek yapardı; o, nalının hasını,
İçkiye ve fuhuşa harcardı parasını!

Hem şişe, şişe alır; şarap taşır evine,
Böyle bir ayyaş ile komsu nasıl övüne!

Ne kadar mimli kadın varsa takar peşine,
Evine götürürdü, hiç sormazdı eşine!

Oldukça öfkelenir hele yaşlının biri,
Böyleleri kirletir her gittikleri yeri!

Cemaate bir sorun onu gören olmuş mu?
Cemaatle birlikte gelip safa durmuş mu?

Mahalleli çekilir kimse kalmaz arkada,
Sade bizim mollalar kalırlar mı ortada! ..

Vezir de tam giderken Hakan keser yolunu,
Sen de mi gideceksin? Biraz çeker kolunu!

Bilemem Padişahım, bizi de eğlersiniz;
Belki adamdan uzak durmayı yeğlersiniz! ..

Millet böyle vezirim, kimseye kal diyemem;
Kim olsa da sonradan, hakkını ödeyemem! ..

Öyle veya böylede tebamızdır bu adam,
Görevimiz sonlanır defin olursa tamam!

Vezir der ki, iyi ya; kimler anlar bu halden,
Yollarız birkaç hoca, kurtuluruz vebalden!

Padişah kabul etmez vezirin teklifini,
Hem daha çözemedik rüyanın hikmetini!

Sultanım ne yapmamı emir buyurursunuz?
Etrafta kimseler yok, kime duyurursunuz?

Mollalığa devam et, na’şı kaldırmalıyız;
Defini tamamlayıp, yerin buldurmalıyız!

Nasıl olur efendim bunun yıkanması var;
Hazırlayıp kefenin, sarıp paklanması var!

Merak etme vezirim, hepsini beceririm;
Tekfinini, telkini; yapmakta direnirim!

Bindirirler mevtayı tahtadan gemisine,
Beraber götürürler Fatih’in camisine!

Vezir hemen koşturur kefen, tabut bulmaya
Birazda heveslenir bundan sevap almaya!

Padişah kazanları hemen vurur ocağa,
Isıtır yavaş, yavaş dönüşmeden sıcağa!

Usulü erkânınca bir güzel yıkarlar ki,
Mevtamızın yüzleri nurlanmış bakarlar ki!

Aydınlanır alnında, parıldar sanki ünü;
Sakilere benzemez manâlı tebessümü!

Padişah da, vezir de ısınırlar ha keza,
Nalıncıyı kefenler bekletirler namaza!

Vezirin sıkıntısı, saygısının icabı;
Padişaha yaklaşır hissederek hicabı!

Sultanım der yavaşça: Yanlış mı yapıyoruz?
Kimsesi var mı, yok mu? Sormadan bekliyoruz!

Heyecana kapıldık, var mıdır kimseleri?
Belki hanımı vardır, belki de yetimleri!

Doğru dersin vezirim, mahalleye varayım;
Var ise birileri, nalıncıyı sorayım! ..

Beni bekle burada, unutmadan sözünü,
Tespihine devam et, tamam eyle cüzünü!

Mahalleye giderek nitekim soruşturur,
Nalıncının evini, kısa zamanda bulur!

Yaşlı bir kadın açar, evinin kapısını;
Yorgun gözlerle ölçer gelenin yapısını!

Metanetle dinliyor Sultanın sözlerini,
Bu anı bekler gibi, süzüyor gözlerini!

Hakkını helal eyle, belli ki yorulmuşsun;
Helal eyle evladım zahmete koyulmuşsun!

Sonra çöker eşiğe, yavaşça mırıldanır;
Karşısında mollayı, sıradan biri sanır! ..

Biliyor musun oğlum? Ölen bizim efendi,
Kimselere benzemez, o bir başka âlemdi!

Çalışır nalın yapar, akşamlara kalırdı;
Kimde şarap görürse, onu satın alırdı!

Elinde, avucunda kuruş bile biterdi;
Aldığı şarapları hep helaya dökerdi! ..

Bunarlı neden yapar; sormayın neden, niye?
Ümmeti Muhammed’in, kulu içmesin diye!

Malum o kadınları evime getirirdi,
Sana teslim hatun der, işini bitirirdi!

Parayla satın aldım bütün zamanınızı,
Ben şimdi çıkıyorum, bozmayım rahatınızı!

O çıkınca dışarı, menkıbeler okurdum;
Hücceti İslam ile ilmihaller okurdum!

Milletin ne sandığı umurunda değildi,
Elinden geldiğince hep bunlara eğildi!

Buralarda duramaz mescitlere giderdi,
Aklındaki imamı şöyle tarif ederdi:

İmam olan her kimse, kim olduğun bilmeli;
Tekbir alırken insan Kâbe’yi de görmeli! ..

Neden uzağa gider, anladım; oldu şimdi
Böyle dediğin imam kaç tane kaldı şimdi!

Padişahsa bunları kulağıyla duymuştu,
Hâlbuki millet onu fesatla doldurmuştu!

Hatta bir gün; bakasın efendi, dinle dedim
Sen hep böyle yaptıkça dolarsın kinle dedim!

Eğer devam edersen herkes kötü sanacak,
Ölsen bile cenazen orta yerde kalacak! ..

Doğru dersin, dese de; bildiğinden şaşmadı
Allah rızası gözetti, kimseyle uğraşmadı! ..

Bahçeye mezar kazdı, eziyet gitmez diye;
Ama ben üsteledim mezarla bitmez diye!

Sen ölürsen uzakta başında kim duracak?
Seni kimler bulacak; yıkayıp, kaldıracak!

Padişah artık emin her şeyi anlıyordu,
Peki bütün bunlara nalıncı ne diyordu?

Uzun, uzun gülerek; el basardı döşüne:
“Allah büyüktür hatun, Padişah’ın işi ne? ”

Mehmet Şahan
Kayıt Tarihi : 4.5.2013 18:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Şahan