bu düşünceyle kendime özgü bir bakışla sohbet ediyorum kendimle
elbette dile alınabilecek güzelliğin kendisidir bu memleket derim...
özleyen özentiler mi acaba şaşkındır demem, kükrerim... ama önce;
hangi ana çocuğunu ağrısız, ölümle burun buruna, doğurmuyor ki
hangi memleket emeksiz ve hatta apansız belki
suçsuz ve günahsız bir ortamındayken bile
ezmek isteyenlere meydan olabilecektir diye nasıl bilinmez...
bebek de acıktım demeye çığlık koparıyor, nazik değil hiç acıktım demeye... memleketin de bir yanı acıtılıyorsa, ille de memleketin canına söylenmek yerine, acıtanlara ne yapıyorsun demeye yüreklenmeli... karnım açmış... varsın olsun... toprağın koynunda acıkan ölü mü var sanki...
hangi memleket memleketmiş peki? Bir de o sahip olanlarıyla birlikte orada yaşayanlara da soralım, ne dersiniz? Onlar, Atatürk Cumhuriyetine imreniyorlar... içten uyguluyor, dışarıyı sürekli meşgul ediyor, uygulayamasın başkası diye yırtınıyor yırtıkça...
hem hangi çağda, hangi dönem huzur gümüş tepside sunulmuş da,
nerden hazır lokma bekliyoruz demeye geç bile kalmaz kükrerim...
daha felaket başlamadı... buğday da bulamayacağız, hortlaklığı kök salmış bir mantar hastalığına çare bulunamayacak uzun bir süre...kuraklık da kapıda... hadi bakalım kim açlıktan korkuyormuş veya kim açlığa dayanmayı bilirmiş diye o imrenilecekler kim olacaktır dersiniz...
Sızlanan bir toplum, sızılara ilgi duyar... insanlıktan başka alem halde, ne varmış diye sorar... hindim var, yumurtluyor, zehir mi zehir, tilkim var, çalıyor sandığın zehir zembereğini dolanıyor kapımda... ne var, ne yok, ne yapıyon sen de...örneği…
bu memlekette hangi insan ne kusacak diye beklenilmez, onlar zaten gözlerinden okuturlar, yüzlerinden yansırlar her saçılanı… toplamaya dayan dur... her zaman silah değildir güç taslamak, tasarlamak... her zaman bilgi değeri değildir korunmayı sarsan nedenler ve zaten dinlenilmek istenseydi, dinlemeye istekli olsaydılar, felaket meydanına hendek denilirdi bari...
kararlılık ve duruştur etkili olabilecek tutumlar ilk olarak...
doğru zamanda doğru pazarlayabilmekti duyguları tanıtımlara...
varsın biraz ertelenmiş olsun, geç kalınmış değildir asla...
ertelediysek, öğrendik de aynı kazançla...
Özlenilen, ara sıra uzaklaşma sorumluluğudur belki...
uzaklaşıyorum nezaketten... çocuklar özlemezler, isterler...
özleyen; öğrenmeye, anlamaya, çalışmaya o enerjileriyle çocukların yüreksizlikleri değil... özlemeyi biz öğrettik
belki onların adında 'acı bana' sızlanışıdır... acımaz... ümitlenmeyin... tuhaf mevsimin ağzı suratından kaymış tuhaf yönetici şekillikleri utanmaz, boşuna laf sarf etmeyin...
onlara; ettiğin yeminde görevin şuydu, başaramadın
güle güle denilir sadece, başka bir iş için başarılar dileyerek...
kuaförlüğü de meslek diye seçme, kafamı tıraşlayacak kendi ellerimin becerisi yetiyor bana diyebilecek kabiliyete hakimdir bu Yüce Millet! Görev bilinci Yüce Milletin mutluluğuyla ifade edilir... Yüce Millet mutsuzum seninle dediği an, kişinin, görevini terk etmeye yeterliliği ve tek gerçeği olacak...
evrensel sorumluluk evrensel ülkü ve ilkesi çerçevesinde canım isterse haline bağımlılıktır, öyleyse bağımsızlığın bu türünden değilim ve olmayacağım da... evrensel anlaşmaya kendi değerlerimle katılmakta ama kayıtsız şartsız bağımsızım, fırsatçı hortlaması bir güçsüzlüğü adil bir gücü yormaya yaratıp sonra yargılamaya fırsatçılığı üstlenen diktatörlük gerçeğine evrensel birlik demiyorum... demeyeceğim de...
sömürü iştahının kabartısıyla göz dağı verebilecek ve evrenselliği baskı olarak kullanacaklarsa eğer, sinmek zorunda olmadığıyla bir karar bilincine hakimdir bu Yüce Millet!
anlaşma olarak, evrensel bir amaçla sunulan o her içeriklerden benim gücümü aşanlara karşılık; ya yumuşatalım ya da bu paylaşım değerince ülkelerinizin her birinden istenebilecek bu fedakarlıkları isteme hakkımı kullanabileceğime ve kullanma isteklerime de aynı imzayı atalım teklifime görevlerinizde başarı diliyorum, diyebilecek bu bilinç Yüce Millet varlığımdır...
vatanımın, kendi ülküm ve ilkemin istisnasız korunan ve koruyacağım değerleri çerçevesiyle bütünlüğünde afsızım, her ülkenin de bu hakları olduğuyla, oraya buraya sataşmanın bu yüzden yersiz olduğu gerçeğini benimseyişe saygı duyacağım, diyebilecek bu bilinç Yüce Millet duygularımdır...barıştan söz ediliyorsa şayet, kimsenin bir karış toprağına göz dikmediğim halimle, bir karış toprağıma dahi göz dikmediğini ispat et diyecek bu bu bilinç Yüce Millet hakimiyetimdir....
Nisan 2007
özlenen memleket diye...
dile alınabilecek güzelliğin varlığıdır bu memleket!
Huzursuzluk serpiştirmeye
özlenen tüm şansa fırsatsızlığın varlığıdır bu memleket...
İçim rahatladı mı şimdi...bilmiyorum...gerekliydi bu, bunu biliyorum hala...
Özlenen memleket diye bir düşünceye gerekli notlarımdı sadece...
Kayıt Tarihi : 24.4.2007 05:42:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Sevinç Kavuk](https://www.antoloji.com/i/siir/2007/04/24/ozlenen-memleket-diye-gerekli-notlarimdi.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!