Çocuğunun başında,
Gözyaşlarını içine akıtıp,
Gülücükler saçan anne/baba,
Olabilirim/Olabilirsin...
Halsiz vücudunu kollarının arasında sararken,
Dalları göğe uzanan
Asırlık bir ağacın
Geçmişidir!
Uçsuz bucaksız kentin
Lanetlenmiş topraklarında
Günlerden!
Güne başlarken bilmediğim,
Ben olma günüydü...
Gece, güne ışık tutmadı da değil hani...
Küçük bir çocuk,
Alaca karanlığın arasında bir köşeye sinmiş,
Usul usul ağlıyordu.
Ay ışığı sanki onun için çalışıyor,
Sadece onu aydınlatıyordu.
Minicik elleri, örülesi saçları,
Üçe bölünmüş hayatın,
Gerisi ya da ilerisi derken,
Takvimden koparılan bugün ağlıyor...
Feryatlarını duymazsın!
Gözkapaklarım üzerine bir kuş konmuş gibi çırpınır,
İki damla yaşın yanaklarımda dans etmesini önlemek için.
Direniştir bu; kendine, belleğine, anılarına, acılarına,
Hayatın yaşanmamış olmasını istediğin günlerine.
Ta en eski günlere dalarsın, kendini bildiğin ilk güne.
Sanırsın ki seni geçmişinden yarattığın gölgeler korur, güneşten...
Bilmezsin...
Seni kuytusuna sığındığın geçmiş,
Beni geçmişinden yarattığın gölge yakacak...
Yarınlardan kaçıyorsun...
Kaç âmâ!
Dokunamazsın biliyorum,
Hissetsen hiç olmazsa...
Bir gülücük istesem sahte bir tebessüm olur
Yüzümde beliren.
Ama anlamaz kimse o çizgilerin dilinden
O gözler hep parlar durmaksızın
Herkes mutluluk sanır o maskenin adını
Ama o hüzündür, dışa vurulmayan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!