Son söz sona saklanır, "daha vakit var" derken
Ya bugün kapı çalar ya kapıda beklerim.
Bir tek duyanım olur, el üstünde giderken
Ondan beni dileyip ağlarken dileklerim.
Ben ki, seni hazanın göz darası cemresi
Ben,
Gümüş bir tepside hazana sunmadım gülüşlerimi
Ki onlar, mimiklerimi askıya almadan çok önceydi…
Hiç…
Ama hiç yüksek rakımlı bakışlarım olmadı,
Tıpkı,tıpkı senin gibi…
Güneş kendisini attı atacak,
Kızıl yelpazenin endazesinden.
Gözlerim denize battı batacak,
Ruhum kurtulurken şirazesinden.
Birazdan, çok değil, kendi sesimden
Bugün havadan sudan olalım
İşlerden güçlerden mesela
Zor şartlardan, dizilerden,futboldan
Alex'den konuşalım, Sandy'den
Mevlâna'dan, nergisden, ıhlamurdan
Annemizden konuşalım, hastalıktan
Ne zaman seni ansam, gidişin gelir aklıma...
Bugün de öyle yaptım ve seni andım baba.
-Yıl 1990, Çapa’da son vardiya -
Ürkek, solgun ve yorgun küçük bir kız çocuğu;
Edip olmak benliği halk ile alt etmeli
Halkı hakir göreni deyin ne halt etmeli!
aş yerinde ağırdır atmadan önce düşün
Başı ağrıtır amma yarası geçmez döşün
Ağzın sapan olsa da olmasa da gülüşün
Onların ölmeyeceği uzaklar var mı, deyin
Kurşun dökülmeyecek nazarlarına
Süt kokusuna ilişmeyecek barut
Bombalar yağmayacak yağmuru ıskalayıp
Ateşin eritmediği
Yalanın avutmadığı yerler
Nasıl sızlatır ölüm bir burnun direğini
İki göz iki kulak nelere şahit olur
Vaziyet vasiyettir yapınız gereğini
Belki ölüm geç gelir belki tez vakit olur
Şimdi memleket gibi hem yangın hem de külüm
Ey, saçları yedi büklüm sevgili!
Kirpiğimden çığlar düşürür sensizlik düşüncesi
Körelirim olmazsan
Koltuğunun altına ben de saklansam.
Zindanlarında(n) çürük avuçlarımı kanat!
Malzemesi aşk olan bir şair söyledi;
Sırtını güneşe yasla üşümez cümlelerin
Sonra börtü böcek ver elini aşk!
Tebrikler çok hoş