Ey sevgili…
Ey yaşam…
Ben bu şehri mesken tutmadım
Aklımı sızlatan kırıntılar hala sılada
Geceleri koynumda yatırdığım hasretin
Ateşine yüreğimi tuttum
Yak dedim, yalvar dedim
Yalnızlık,
Senin kuruntuların beni yok edemez
Sancılı başımı sensizde taşırım
Kendimi vururum dağlara
Değerlerimden ayrılık
Kurşun kadar ağır olsa da
Evet!
Ben dağların yetiştirdiği münzevi bir aşığım
Öksüzlük kazanında çareler pişirdim
Kavalımdan duygulu çıkan
Ağır tonlu, bahar kokulu çığlıklar
Ovaların yanık bağrında
Sarhoş kelebeklerle el ele tutuşarak;
Kırlarda uçuşan çiçeklerin gözyaşına
Arıların kanadında dolaşan polen tozuna
Yağmurlu havalarda
Bulutların özlemine
Elimde sızlayan soğuk tenli değneğe
Yüreğimden akan ak sütlü
Sevgi dağarcığını eksik etmedim.
Sırtımda sefil toprak çer çöpünden
Örülmüş bir çul
Nasırlaşmış ayaklarımı
Acı bıçak keser gibi yaralar yarık-yarık
Tortulaşmış kayalardan daha sert avuçlarım
Taş obruklarında yosun tutmuş sularla
Başıma tımar çektiğimi
Nemli rüzgârla gelen yemiş kokusunu
Unutmam…
Unutamam seni
Kıyıda köşede kalmış insanlık...
Gecelerde yıldızlarla yoldaş olduğumu
Yarasa kanatlarından çıkan
Sevgi rüzgârlarını unutamam,
Unutamam sizleri can dostlarım…
Başımda tüten özlemin ciğeri yanık
Ben bu şehri mesken tutmadım
Sonum yine sizin yanınız,
Gaye yakınınızda olmak
Çok yazık
Ve
Hala ben buradayım
Sıkıcı hayat içinde
Kolum kanadım kırık
Vay bana, vaylar bana
Yalnızlık..!
Bırak yerinde kalsın huzur piramidini kuran insanlık..!
Kubilay DemirkayaKayıt Tarihi : 15.1.2014 21:30:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!