Selvi boylu hayalleri vardı insanlığı kucaklayan,
İçini nefesinin misk kokusuyla donatan,
Ümitlerine nur damlıyordu semadan,
Karıncanın ayak sesleri duyulduğu an…
Doyup erebilmek için sessizlik ırmağından,
Sahipsiz Sözler
Söz düştüğünde toprağa bir tohum misali,
Anlam yüklü bulutlar, sevgi kokan esinti,
Toprağın bağrını kucaklamaktı tek derdi.
Derdine derman bulmuş virane sanki,
Ne garip bir duygu bugün içimde,
Hayata dair yazmak aktı içime,
Ama yazmak da bilemedim, söylemek de,
Öyle büyülü bir şey ki hiç sorma,
Bir hediye mi bir imtihan mı acaba?
Yoksa ızdırabını çekesi bir yük mü?
Anladım ki…
Kanat çırpmayı yeniden öğreniyordum,
Uçmayı belki,hep yaşadığım sanıyordum,
Dostlar bile bakarken artık ürperiyordum,
Hayat sen beni gafil mi sanıyordun?
HATIRALARIM…
Meçhul zamanda kalan ayaklı hatıralar,
Küçük bir beşer misali emekliyorlar,
Ayaklarım tutmuyor zannedip ağlıyorlar,
Büyümeyecek benim sandığım hatıralarım.
Toprağında aşkı yeşerten,
Gözünde hasret dumanı tüttüren,
Bağrında hayat rüzgarları estiren,
İlahi gücün büyük lütfudur Anadolu.
Asırları sırtında taşıyan,
Duyulur sesim uzaklardan,
Yanan ateş misali yaklaştıkça yakan,
Çırpındıkça batan, battıkça çırpınan,
Kurtuluşu ararken gittikçe uzaklaşan,
Bir ben varım bende olmayan.
Beklenen…
Beyaz atının üzerinde kim bu gelen?
Geçtiği yolları esirdikçe esiren,
Bekleyenine bir demet sevda getiren,
Kendisi de eren, Bekleyeni de erdiren,
Değmez miydi yiğidim?
Aktıkça kan gönüllerden toprağa,
Yazılıyordu işte bu milletin destanı.
Düşmanın sinesine saplanıyordu gönül ırmağından akan davası.
Çünkü emretmişti Allah uğrana çarpışmayı Söz Sultanı.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!