Öfkeyi körükledi,
Halkın ağıtları,
Zulmün kanlı kamçısıyla.
Taş yürekli annelerin,
Çığlıkları ve feryatlarıyla,
Çocukların yürekleri tava geldi.
Ölüm karanlığındaki,
Buda ve Brahman'ların,
Dayanılmazlığı arkamızda kaldı.
Demir tava geldi,
Karlar hayat oldu,
Sevgi girdi gönüllere.
Şeref örsteki balyoz,
Gönüldeki kor oldu,
Özgürlük çiçeği,
Mavi göğün altında kanayan,
Ellere gülümsedi.
Yaratan kolların gücüyle,
Mübarek ölünün naaşı yerde yatarken,
Alevden önlüğü ölüm sancıları içinde,
Sevgi dolu ve muzaffer bir bayrak gibi,
Acı acı dalgalanıyordu muhteşem bir esintide.
Ne efsaneler yaratıcı gücün refahına bir nefes sundu,
Ne de tanrılar ve dinler mazlum insanlığın geleceğine.
Kan gölüne döndü ülkeler,
Kralların doyumsuz mal hırsının,
Kölesi oldu insanlar,
Toprak hırsızlarının kurbanı oldu çocuklar.
Zulmün kırbacıyla inledi dağlar,
Yüksek sesle konuştu ateş,
Ve bir gün sular gürleyerek,
Yıktı önümüzde bulunan,
Siyah ve kanlı barikatları.
Musa, İsa ve Muhammed çocuklarının,
Cenazeleri için yas tuttuk,
Onlar ise ertesi günkü düğün töreninde,
Ortada çırılçıplak oturdular.
Düşman vardı her tarafta,
Kan denizinde yüzerdi,
Kralların ve tanrıların,
Muhteşem gemileri.
Daha fazla acı ve ağıtla şişti,
İçimizdeki kızgın demir tüneller,
Yürekteki sevgi güneşin alnına vurdu,
Kara körlüğün fırınına ilk neşter atıldı,
Körüklendi özgürlük ateşi.
Kayıt Tarihi : 8.5.2024 00:48:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!