28 Temmuz 1991’de Rize’nin Ardeşen İlçesinde doğdu. İlkokulu 3. Sınıfa kadar Ardeşen Fatih İlköğretim okulunda okudu. Babasının Kütüphane Müdürlüğü görevinden emekliliği üzerine Samsun’a taşındı. İlk ve orta öğrenimine Samsun Sakarya İlköğretim Okulunda devam etti. Samsun Mithatpaşa Lisesinden mezun oldu ve Üniversite öğrenimi için Muğla’da ikamet etmeye başladı. Turizm Seyahat Hizmetleri bölümünü bitirdikten sonra Anadolu Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümüne geçiş yaptı. Doğduğu coğrafyanın sisli ve kasvetli havası yazdıklarını da etk ...
Boş bir sayfayı yırtıp yeni bir hayata başladığımı sanıyorum
Her sayfada yanılıyor parmaklarım
Üzerini çiziyorum tüm yaşanmışlıkların
Hayatım ağrı kesiciler ve antidepresanlar arasında kayboluyor
Zamansız ve düzensiz uykular
Ve alkol karşılıyor beni bu zamansızlıkta
Kış geldi, evet
Ama hayır
Aramızdaki soğukluk bundan değil
Ağaçlı uzun bir yol düşledikçe
Yalnız bırakıldığındandır
Çöllere fırlatıldı, vandalca
Tek bir satır yazmadım aylardır
Gerek yok
Olması da gerekmez
Zaman tüm yeteneklerimi çalıyor
Hissediyorum
Sisteme kurban gidiyorum
Sargılarını çözüyorum yaralarımın. Kim olsa biraz da hava alsın derdi zaten. Sarmaşıklar fışkırıyor her yanından ki kökleri acılara dayanıyor. Uzun yollar yürüyor, kısa hayaller kuruyoruz imkansızlığın gölgesine dayalı. Bir düzyazının sana evrilmesinden korkarak yürüyorum bu dar, karanlık, bu kaçıncı geçişimin belli olmadığı sokakları. Aynı yollar aynı şiirleri okumaya benziyor diye düşünüyorum. Bir şiiri hak edip etmediğine şüpheli adımlarla. Sonrası karanlık, karanlık bir el belki omuzlarında ve karanlığın bize getirdiği bira sofraları, o dar sokaklarda. Üzülmüyorum, üzülmüyorum evet, hatta unutuyorum emin adımlarla. Bir saçağın altında, muhtemelen Karabağlar’da ya da Eşrefpaşa’da, emin olamadan bu sarhoşluğun bir sigara içimliğine. Unutmalıyım diyorum, unutmalıyım doğduğu yerleri, dokunduğu kapı tokmaklarını aklımdan çıkartmalıyım. Bütün bu sokakları aklımdan çıkartmalıyım. Diyorum ki; Bir düzyazının sana evrilmesinden korkarak yürüyorum bu dar, karanlık, bu kaçıncı geçişimin belli olmadığı sokakları. Korktuğum başıma geliyor her köşe başında, bir çiçekçinin sulamasında çiçeklerini, bir Eylül’ün gelişinde ve yapraklarımın zaten hep dökülmüş olmasında. Anlıyorum ve unutuyorum. Dahil olduğum bütün acıları yeniden sarıyorum.
Bohem birahanesinde akşam üzeri
Eski bir iç çekişi anımsar gibiyim
Boğazıma düğümlenir gibi her yudum
Sancılarıma ezelden şahit bir bara dayanmanın özgüveni ve
Tesiri kalmamış bir geçmişe
Tesiri olmayan bir geleceğe
Her şeyin bittiği yerde bekliyorum seni;
Gelmeyeceğini bilerek,
Kir pas içinde,
Biraz yıkık,
Hala ayakta...
Hep ormanlara yürüdün
Patikalarda avuttun kimsesizliğini
Geçinmek için onca neden varken
Yalnız bırakıldın
Gökyüzü bulutlarını sürerken
Sabah uyandığımda artık bazı şeylerin eskisi gibi olmadığını anlamıştım. Hava boğuk ve telefon sessizdeydi. En yakın kız arkadaşımın aldığı saat 08:16’yı gösteriyordu. Bu hissi çok iyi biliyordum. Birisi hiç var olmamış gibi habersizce gitmişti. Mutfağa yönelirken aklım masanın üzerindeki Camel paketindeydi. Sabahın ilk kahvesi Karadeniz’in kasvetli havasıyla vücuduma karışıyordu. Balkon tüm şehrin acısını tek bir manzarada birleştirmişçesine sigaraya asılmamı izliyordu. Bulutların arasından nadiren de olsa güneş belli belirsiz çatılara süzülüyordu. Ben bu hissin bilirkişisiydim ve asla anlam veremezdim. O sabah aniden evden çıkıp otogara gittim. Erbaa’ya bir bilet alıp yol boyu votka zıkkımlandım. Küçük bir otobüsün Anadolu kasabalarından geçişini selamladım. Yol kenarı köyleri hep çok enteresan gelmiştir bana. Aslında hiç tanımadıkları insanların yanlarından geçtiği kalabalık bir yalnızlıktı bu. O köylerden birinde yaşadığımı düşündüm. Oysa ben şehirler içinde bile onlardan daha yalnızdım. Otobüs ilerledikçe bozkırı hissedebiliyordum. Tek tük ağaçlar, azalan sıcaklık, aylardan kasım. İç Anadolu yalnızlığın kalesiydi. Bütün bunları düşünürken sızmak istiyorum fakat yolculuklarda asla uyuyamam. Otobüs otogara yanaştığında heyecanlanmıştım. Uzun bir yürüyüş sonrası iş yerinin önünde çıkışını bekledim. 3-4 çay, sonsuz sigara dumanı. Hiç bilmediğim bir yerde öylece “ben sonuna kadar gittim” diyebilmek için bekledim. Eğer istemişsem aramıza giren soğukluğu çözmek benim için hiç sorun olmazdı. Dönüp baktığımda hiç “keşke biraz daha çabalasaydım” dediğim, gözümün arkada kalacağı bir tembellik ve boşvermişlik içinde bulunmadım. Hep sonuna kadar gitmek, her şeyin açıkça dile getirilmesi.. Neyse, iş yerinden çıktığında gördüklerim sabah hissettiğim o habersiz gidişin sağlamasını yapıyordu. Herifin tekiyle eve doğru yürüdü. Takip edip ayrıldıkları yerde peşine takıldım ve apartmanda yakaladım beni gördüğüne şaşırdı. Telefonda Cem Adrian - Ben Geldim çalıyordu. Şaşırmıştı ama soğukkanlıydı. Apartmanda biraz seviştikten sonra geri geleceğini söyledi. Bana söylediği kadarıyla yeni taşınmıştı ve akrabasında kalıyordu. Tek isteğim İlçede biraz yürüyüp onunla vakit geçirmekti. Onu görmeyi özlemiştim, çok uzun zaman önce bir düğünde karşılaşmıştım ve ertesi sabah kahve sigara için değil, onu görmek için uyanmıştım. Ve bu sessiz gidişi hak ettiğimi düşünmüyordum. Aniden 1 yeni mesaj; çıkamayacağım dedi. Tamam. Sabahtan biliyordum. Bu histe yanılmam. Ardından 4 extra E 80 karayolu kenarı, tırlar geçiyor. Aklıma kamyonlar kavun taşır şarkısı geliyor ama hiç halim yok. Kalacak yerim de yok. İlçede biraz dolaşıyorum, tesadüfen bi kumarhaneye giriyorum, hava soğuk, adam sivil sanıyor beni. “Delikanlı çocuksun buraya kimse senin gibi giremez ”diyor. Sikimde değil lavaboyu kullanıp gitmek istiyorum. Abinin teki gece orada kalabileceğimi söylüyor iyi bi abi, aklıma tabutta rövaşata filmi geliyor. Aklıma sürekli bir şeyler geliyor. “Vayyyy be Samsun’dan geldin he” diyor adamın biri. Kafam gerçekten baya iyileşiyor. Şurda bankta uyurum diyorum çıkıp gidiyorum. Hava soğuk. Apartmana geri dönüyorum. Sıcak merdivenlerde sızıyorum, seviştiğimiz ve onun bastığı merdivenler diye düşünüyorum. Uyku ve uyanıklık arası gidip geliyorum. Sabah 5 olunca da bi çorbacıya, insanlar uyanmadan terk ediyorum apartmanı. Aklıma “Kehribar” parçası geliyor. Yol boyu dinleyeceğim şarkı. Otogara gidip bir bilet alıyorum. Ve o kalabalıklar içindeki köyleri düşlüyorum, henüz bir saat var otobüsün kalkmasına. Ben hepsinden daha yalnızım.
Sessizce iyi geceler diyorsun rüyamda
Sadece dudaklarını oynatarak belki
Aramızdaki mesafeden emin olamıyorum
Her şeyi unutup iyi geceler diyorum
Ya da şöyle demeliyim
Bir oğlunun olduğunu bilmiyormuşum gibi
Anlamalıydım;
Fesleğenlerin soluşundan,
Sigaranın bitişinden,
Bardakların doluşundan,
Yetişecek hiçbir yerim yokken adımlarımın hızlanmasından,
Anlamalıydım.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!