Düş(üş)lerin yorgunu artık umudun kırıntıları.
Ruhlardan geriye kokuşmuş bedenler kaldı.
Sabaha ektiğimiz papatya renkli gülüşler gecenin hezimetine uğradı.
Bir ben kaldım bir sen geriye..
Sen tanrıların baş tacı ilan edilmişken, ben tanrıların lanetiyle cennetten kovulan günah keçisi..
Şimdi soruyorsundur, sevmek neydi?
Senin uğruna cennetten kovulup tanrıların başına seni taç etmekti derdim ama değil.
Sevmek ruhun ince dokunuşuydu.
Kokuşan bedenlere hapsedilemeyen ne varsa sevmek oydu.
Sendin sevmek, sen demekti öğrendiğim tüm dillerde.
Ağza sakız olan umut bizim için dindi imandı,
Bu yüzden asiydik.
Serserisi olduğumuz sokakların yasak koyanıda bizdik, koyduğumuz yasakları çiğneyenide..
Her şeyi aşka her şeyi sevmeye uydurduk.
Ve biz aşkın üzerinde hiç-bir tanrı tanımadık.
Ruhunu azad etmiş bir kadının gülüşünden daha müthiş bir şiir yazıyorsa tanrı,
Ben yine de özgürlüğünü kazanan kadının ruhundan yana olurum..
Kayıt Tarihi : 31.12.2019 14:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!