Solgun yüzüme tebessüm çiziyorum
seninle her konuşmam sonrası...
Sesini atıyorum bir bardak sıcak çaya
Ve yudumluyorum her ayrılık öncesi...
Karın ağrılarıma iyi gelen reçetesin.
Doğmuş insan,
kesmişler göbek bağını.
Yürümüş insan,
Takmışlar tasmayı.
11.04.2018
Hışırtılar eşliğinde
okşarken bedenini deniz,
gözlerini kısmadan bak
iki mavinin kesiştiği çizgiye.
Benim için
köpüklerini kucakla denizin
Toprak tozdan, toz topraktan ümitsiz.
Sıkılgan toprak ürkek ellerimde.
Artık utanmıyor ki elbisem,
Toz elbisemin içinde.
Soğuk da olsa tenimin bir rengi vardı.
Toz üstüne uzanıp uyuyuncaya kadar.
Hayat satıyorum beş lira.
İki göz, bir kafa,
binlerce dert tasa,
Satıyorum hepsi beş lira.
Umut alıp, hayal satıyorum,
bedava!
Kim koşar ölüme beş duyusuyla birlikte?
Biz mi akıl yoksunu,
yoksa O’nlar?
Bir yerde bir eksiklik var ama,
Allah’tan ümit kesilmez.
Aşk bu ya!
Görürüm bazen kimsesizlerin ayak izinde.
Arardım buğday sarıya koştuğu zaman,
Beyaz sakallı isimsiz dağın zirvesinde.
Parçalanmış bulutlarım, saçılmış gökyüzüne,
aşk bi haber dilsizlerin dilinde.
Dünya kadar malın olsa,
yiyebileceğin bir somun ekmek.
O da, yetmişbeş kuruş demek.
Esir almak seni,
esir olmak sana, aynı anda.
Vazgeçememek...
Ne tuhaf senle olmak sonbaharken mevsim,
Bin yıldız ki keskin bıçak olup ışır yüzüne,
bir gecede ay solup söner bin bedende.
Gece bu keskinse yüreğin kadar,
sen sen ol geceye ve aya söz verme.



Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!