Özetlenmiş Bir Gençlik Şiiri - Melih Coşkun

Melih Coşkun
945

ŞİİR


7

TAKİPÇİ

Özetlenmiş Bir Gençlik

I.
Uçurum diplerinde bekle beni
Kanının Kızılırmağ’ı kızıllaştırdığı yerde
Geleceğim akşam çökmeden
Gözyaşının yağmura karıştığı yerde bekle beni...

II.
Erkenden toprak olursa bu tükenmez umudun
Toprak utanmaz mı topraklığından
Gencecik bedeninden
Seni düşüren namlu utanır çeliğinden
O çelik ki emekle terle yoğrulan
O toprak ki kanını döktüğün
Ekmeğini yediğin, dövüştüğün

Vurulup düştüğün gün
Anlarsın umutta tükenir bir gün...

III.
İsyan dolu türküler okurcasına
Geçiyorum caddelerinden şehrin
Altımda son model bir yalnızlık
Sen ki yeni çağın cesur ve aşık genci
Ütopya’ nı çoktan kuşatmışlar senin

IV.
3 milimetre bir cam ardından bakıyorum dünyaya
Hiçbir eskisi gibi görünmüyor artık bana
Kaldırımlarda karamsarlık
Küpeli kulakları ve jöleli saçlarıyla
Aşkları ağlatılar züppe burjuva çocukları caddelerde
Dikilir durursun fakültenin önünde
Şu sözler takılır kalır aklına
“aç olduğun kadar sosyalistsin
ve zengin olduğun kadar kapitalist”
Dönek bir kurşundur inanç
Kendi silahından çıkan kurşunla vurulursun

Kafanda giderek belirginleşen bir yanıt
Yine o kendi bacağından asılan koyun hikayesi
Ve hürriyet
Hani günümüzde sadece paran olduğu kadar sahip olduğun
Ve adalet
Güçlü olduğun kadar sana işleyen
Kurtuluş:
Eskiden bir halk derdik
İnsanlık derdik
Şimdi patronların şişman ve terli avuçları arasında yitirdiğimiz

Gözümün önünde miyop bir dünya
Bulanık her taraf
Ben mi böyle görüyorum
Yoksa
Her şey bozuldu mu bu kadar
Değiştik diyoruz
Değişen sadece biziz oysa
Zaman yine aynı zaman
Kurt, kuş yine o aynı kurt kuş
Düşman yine aynı düşman
Kanlı kanatlarıyla yine dolaşmakta
Yurdumun semalarında

V.
Aciz olduğun kadar müttefik olursun bugün kanlı bir katile
Kredi notu kadar hürdür yurdun
Ve çaresizliğin parandaki sıfırlar kadardır bugün
Can satarsın bugün,
Namus satarsın,

Bir şirket bütçesinde küçük bir gider kalemidir günlerin
Günlerin bir niyet mektubu
Amerikan doları
Günlerin dişlerini sıkarak geçen
Günlerin isyandan uzak ve aşksız

VI.
Sana sesleniyorum
İki ihtilali arasından yurdumun
Mart’tan sesleniyorum
Eylül’den sesleniyorum işitiyor musun?
Dilimde otuz yıllık şarkılarla
Yüreğimde bir heyecanla haykırıyorum kavgamı

VII.
Uzadıkça uzuyor bu bitmez tükenmez aldanmışlık
Sessizlik;
Kanserli hücrelerin vücudu sarışı gibi
Yürüdükçe yürüyor vücudumda
Gülüşüm ne olur sende terk etme beni

VIII.
Şimdi bu hadım edilmiş beyinlerimizle
Kim savunur artık emeğini ellerinin
Sopalı, kanlı elleriyle
Dipolitize etmişler gençliğimizi
Bizi duygusuzlaştırmışlar
İnandırmışlar susmanın erdem olduğuna

IX.
Etrafında binlerce meraklı göz
Her biri sanki beyninin içine bakmakta
Hayat denen bu hayvanat bahçesinin korkulukları ardında
Daha ne kadar sürecek bu seyir
Daha ne kadar sürecek bu yalnızlık
Bir anlayan çıksa, çıkartıp yüreğimi yerinden
Bölerdim ikiye hiç düşünmeden

X.
Otomobillerin camları ardında çok daha farklı bir dünya
Gölgeden çok daha farklı güneş ışığı
Aşk farklı yalnızlıktan
Açlık farklı tokluktan
Farklı değil fakat kazanmak yada kaybetmek bu kavgada

Bu sonlu dünyada kavgayı kazanmak değildi önemli olan
Önemli olan hak bildiğim yolda savaştım diyebilmekti elbette...

XI.

Elli bir ekran televizyonlarda
Elleri kirli, suratları maskeli adamlar masa başlarında oturur
Konu malum:
Birimizin birin üçünü aldığı
Ve birimizin üçün birini aldığı düzenin geleceği
Ve doların tüm yeşillerden baskın yeşili
Değişir ilanları gazetelerin:
(Tepkisiz bir toplumdan ikinci el satılık vatan)

Büyür kalbimizde delik
Büyüdükçe bir İncirlik olur
Amerikan toprağı olur yurdumda
Uçak benzini dolar akciğerlerimize
Nefesimiz kesilir
Gözümüz takılıp kalır
Tepemizde uçuşan şu yırtıcı kuş sürüsüne

XII.

Kahvelerde masaların yeşil çuhalarında
Dirseklerini parçalayan
Sigara dumanlarının sisi altında kaybolmuş bir gençlik
Yarınsız aşklar
Sahte yüzler
Sahte gülümseler
Sahteleşmiş bir dünya
Yalan her şey
Konuşulan ne varsa
Denize atılan taş yalan
Bakışların koskoca bir yalan

Hep diyordun ya kendi kendine
“Hayatta hiçbir şey ve hiç kimse için
böylesine köpekleşmeye değmez”
Çünkü böyle yaşadıkça
Unutursun insan olduğunu bir gün.
Ömür dediğimiz hikaye
Onuru elden bırakmayacak kadar kısa
Ve sen bir köpek olamayacak kadar insansın...

Sevdan vasıfsız bir emek misali piç edilmiştir
İnadına sevmişsindir dünyayı
Seveni ve sevmeyeniyle
Hayat sevecek kadar güzel
Sevdan hayat kadar...
Vazgeçmek sevdadan
Şüphesiz en büyüğüdür ihanetin
Bir müebbet mahkumu ne kadar vazgeçebilirse
Özgürlük sevdasından
Sende o kadar vazgeçebilirsin sevmekten
Bugün sevdan bir paçavra gibi atılsa da bir kuytuya

Alın teri; üzerine dolma kalemle yazılmış bir şirket çeki
Üzerine kara çalarlar emeğinin
Herkes yabancı olur
Herkesin bakışları boş
Sana düşen bir kapı önü yalnızlığıdır sadece

Sana söz veriyorum
Şakaklardan akan kan
Söz veriyorum alın terim
İçimizde kalan insanlığın son kırıntısıyla
Yüreğimizin hiç el değmemiş ak yanıyla
Söz veriyorum
Uykusuz gece yarılarım
Yürüyerek eskittiğim cadde
Okulu ve ışığı dağlar ardında bırakılmış köylü çocuğu
Sana söz veriyorum
Söz veriyorum
Emeği,
Mayasında vefa ve isyan ile yoğrulmuş insanoğlunun
Ellerinde yücelteceğiz
Ey yarın sana söz veriyorum...

(Ben bir gençlik demiştim, bir vatan oldu şiirim. Okul yolunda beş yüz metreyi yürürken aklımdan geçenleri yazmak istemiştim sadece. Yol uzadı sınır boylarına vardı nerdeyse. Bu hikaye kanatılmış gençliğimizin kısa bir özetidir. M.C)
25 Aralık 2002
00: 08

Melih Coşkun
Kayıt Tarihi : 27.1.2003 23:29:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Melih Coşkun