Özet-4 Şiiri - Mehmet Cıngır

Mehmet Cıngır
1303

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Özet-4

Nebî çıkmıştı Mekke’yi fetih niyetiyle,
Kendi üstüne geliyor sandı iki kabile.
Bu iki büyük kabile Sakif ve Hevâzin,
Bilmiyorlardı gerçek niyetini nebînin.

Peygamber Mekke’yi fethe gidiyordu meğer,
Daha uygun olur önce saldırırsak eğer”
Deyip çok büyük bir hazırlığa giriştiler.
Az zamanda yirmi bin kişiye eriştiler.

Bu güçlü ordu ile harekete geçtiler
Ve İslam ordusunu yenmeye ant içtiler.
Artırmak için askerlerin cesaretini,
Mallar ve kadınlar birlikte getirilmişti.

Nebî olayı teyit için Ebî Hedred’i
Acele Hevâzin kabilesine gönderdi.
Sürdü atını derhal, kayalardan indirdi,
Durumu hemen peygamberimize bildirdi.

Mekke’ye Attaab ibni Esîd oldu vali,
Taşıyordu mü’milerin sancağını Ali.
Öncü kuvvetlerin baş kumandanı Seyfullah…
Binip Düldül’e indi Huneyn’e Resûlullah.

Pusu kurmuştu müşrikler Halid Bin Velid’e,
Ve habersiz Halid sürdü atını geçide.
Üzerlerine yağmaya aşladı birden ok,
Halid ve askerleri oldular ansızın şok…

İslam ordusu geri çekilmeye başladı,
Müşrikler Müslümanlara ok attı,taşladı.
Resûlullah tek başına ileri atıldı,
Sonra yüz kadar asker kendisine katıldı

Ya Abbas “kaçanları çağır” dedi peygamber.
Abbas bütün gücü ile:Ey Medineliler!
Semure ağacı altında biat edenler!
Toplansın burada resûlullahı sevenler!

Ve geri dönüp peygamberimizi gördüler,
Çevresinde Nebî’nin etten duvar ördüler.
Ebû Dücane,Zübeyr bin Avvam,Ali haydar,
Savaşıyor döne döne,seyrediyordu yâr.

Sonra Resûlullah bir avuç kum alıp yerden,
“Kara olsun yüzleri”buyurup serpti birden.
Kalmadı gözlerine kum dolmadık hiç kimse,
Bu peygamber efendimizden açık mucize…

Bir tebessüm belirdi peygamberin yüzünde,
Yardıma gelmişler idi çünkü melekler de.
Kazanıldı bir zafer daha yâr himmetiyle
Kaçtı düşman bırakıp çocuklarını bile…

Düşman Taif’e kaçtı;fakat hâlâ diriydi,
Bu kale son, en muhkem kalelerden biriydi.
Yirmi gündür devam ediyordu muhasara;
Fakat uğramamıştı kale hiçbir hasara.

Ve muhasarayı kaldırdı peygamberimiz,
Uydu bu karara hep şanlı askerlerimiz.
Bir yıl sonra gönderdiler altı kişi, heyet,
Ve topluca müslüman olup ettiler biat.

Taif’ten nûrlu Medine’ye dönünce canan,
Bazı devletlere elçiler gönderdi hemen.
Etti onları hak din İslâmiyete davet,
Umman ve Bahreyn etti bu davete icabet.

Hicretin dokuzuncu yılı ve akın akın
Heyetler geliyor Medine’ye uzak –yakın…
Seferber oldu Ömerler,Osmanlar Aliler…
Atanıyor devletlere muallimler,valiler…

Peygamber dedi:Bugün öldü bir kardeşiniz,
Kalkın onun cenaze namazını kılın siz.
Peygamber bunu mucize olarak buyurdu,
Birisi Necaşi’nin öldüğünü duyurdu.

Din güçlenip girince dokuzuncu seneye,
Güçlenmeyi önlemek isteyen isteyene…
Peygamberlik iddiasında bulunan kişi,
Vefat etti;zor artık Müslümanların işi.

Deyip mektup yazdı Heraklius’a kafirler,
Kırk bin kişiyi Kubat’ın emrine verdiler.
Haber alınca bunu yüce peygamberimiz,
Ve hazırlandı hemen otuz bin askerimiz.

Sahabenin eli o sene oldukça dardı;
Çünkü o sene Arabistan’da kıtlık vardı.
Efendimiz orduya yardım edin deyince,
Yardıma koştu herkes karınca kaderince.

Tamamın verdi Ebû Bekr;yarısını Ömer
Ve dua etti onlara hazreti peygamber.
Ordunun üçte birini techiz etti Osman,
Peygamber:Osman’a günah yazmaz artık Rahman.

Bir taraftan kıtlık, kuraklık,hasat korkusu,
Zor gazasına çıkıyordu İslam ordusu.
Bu konuda açık bir ayet oluyor nazil,
Diyordu dünya geçicidir,ebedi değil.

Canla ve malla Allah yolunda cihad edin,
Yücelecektir canlar ve mallar ile bu din.
Ebû Bekre Verdi Resûl en büyük sancağı,
Taşıyordu Zübyr bin Avvam en büyük bayrağı…

Diğer kabilelerin bayrakların peygamber,
Verdi Ebû Dücane, Hudayr’a birer birer.
Sağ kol kumandanı Talha ibni Ubeydullah,
Sola Abdurahman bin Avf’ı atadı Resûlullah.

Ordumuz hareket ediyordu konak konak,
Salih kavminin helak edildiği Hicr’di durak.
Burası azap inen bir yerdir dedi Nebî,
Kalkmasın kimse arkadaşı olmadan kendi.

Ve hiç kimse bu sudan kesinlikle içmesin,
Abdest almasın asla ve içinden geçmesin.
Çıktı fırtına, kayboldu birinin devesi,
Tayy dağı eteklerine atıldı kendisi.

Su kaplarında içeceklerdi su kalsaydı,
Yağmur yağdırırdı Muhammed Resûl olsaydı
Deyip fitne çıkarmak istedi münafıklar.
Şiddetli yağmur yalnız ordunun üstünde var.

Çünkü el açıp Hakk’a dua etti peygamber,
Kana kana su içti hayvanlar ve askerler.
Artık yoktu münafıkların bir bahanesi;
Fakat yine iman etmedi hiçbir tanesi…

Vardılar T’bük’e açlık ve susuzluğa rağmen,
Dedi Nebi,içmeyin kaynaktan ben gelmeden.
Su pek azdı;peygamber soktu elini suya,
Su kabardı,herkes içti sudan doya doya.

Bir mucize olarak bu su doldu ve taştı,
Öyle çoğaldı ki,bağ ve bahçeleri aştı.
Bizanslılar ki, korkup sahabilerden kaçtı;
Fakat Resûl, İslama yeni ufuklar açtı.

Nebî, düşmanı kaçırıp Medine’ye dönerken,
Münafıklar:Ey nebî Dırar mescide gel sen ,
Fakat münafıklar dürüstlükten çok uzaktı,
Ayetle bildirildi; bu davet bir tuzaktı.

Emir verip Malik bin Duhşüm Ve Ady’e Nebî,
Yakıp yıkıp yerle bir ettirdi o mescidi.
Böylece bütün burçlar İslama döndürüldü,
Bütün kafirlerin ocakları söndürüldü.

Hicretin dokuzuncu senesi…Geldi Cibril,
Farz oldu hac ve oldu ilgili ayet nazil.
Orda apaçık alametler…İbrahm-i zemin…
Ve oraya giren olur taarruzdan emin.

Farzdır gücü yetelerin Beyt’i haccetmesi,
Küfre sokar kişiyi, bunu inkar etmesi.
Tayin etti Peygamber üç yüz kişiye emir,
Üç yüz kişiyle hacca gitti Sıddık Ebû Bekr.

Medine’den Mekke’ye açıldı bütün yollar,
Aşkla açıldı Beyt-i Muazzama’ya kollar!
Ve geldi“Berâe”suresinin ilk ayeti.
Bunu bildirmek üzere gönderildi Ali.

Yürürken kafile,insanlar var sağda solda,
Yetişti Ali hazreti Ebû Bekr’e yolda.
Hacceti Ebû Bekr Sıddık,hutbe okdu bir de,
Bir de Ali okudu Akabe denen yerde.

Hicrette onuncu yıl…İnsanlarda bir yarış,
Mutlu kılıyor insanları Kâbe’ye varış.
Sevgili peygamberimizdir İslam’ın başı,
Altmış üçe gelmişti Resûlullah’ın yaşı.

Zilkade ayı…Haber verildi sağa sola,
Hac için çıkılacaktı ashap ile yola.
İslam dini hemen her yere hakim olmuştu,
Peygamber kırk bin kişiyle yola koyulmuştu.

Bu peygamber efedimizin veda haccıydı,
Bütün dünyaya kubbede bir seda haccıydı.
Dua etti Nebî:bu haccı bana mebrûl kıl,
İçinde riya,şöhret bulunmayan makbul kıl.

Ve ihram…Lebbeyk…İnnel hamde…le şerike lek…
Nidalar…Yükseliyordu sesler göklere dek…
Resûlullah ki, çok şükrediyordu Allah’a,
Zilhicce…Dördüncü gün…varmıştı Beytullah’a.

Getirdi Nebî kurban etmek için yüz deve,
Kurban etti hepsini Allah’a, seve seve.
Hac için gelenler yüz yirmi dört bini aştı,
Bu çok derin bir sır;bütün dünya buna şaştı.

Görmedi,görmeyecek böylesini kainat,
Bir kere geldi,gelmez bir daha böyle bir zat.
Yüz yirmi dört bine hitap ediyor sevgili,
Sözlerini tek tek hesap ediyor sevgili.

Peygamberimiz Kusva isimli devesinde,
Konuşuyor Dilinin en güzel şivesinde:
Ey insanlar!Sözlerimi iyice dinleyin,
Belki sonra buluşamam, sizinle bilin.

Yükselecek bu ses dalga dalga şimşek şimşek,
Haktır bu Kur’an,ne şüphe var onda ne de şek!
Kusva’nın üstünde yükseliyordu tatlı ses,
Bu şehir gibi can ve malınız da mukaddes.

Ey nas!Benden sonra eski hayali kurmayın,
Sakının, birbirinizin boynunu vurmayın.
Kimlerin yanında bir emanet varsa versin,
Ayağımın altında her türlüsü faizin.

Kan davaları ki, kaldırılmıştır tamamen,
Rebîa’nın kan davası ki, kaldırdım hemen.
Değiştirmeyiniz haram ayların yerini,
Helal yerine koymayın haramın birini.

Şeytan kaybetti burada ebedi gücünü,
Ona uyar iseniz alır sizden öcünü.
Ashabım!Kadınlar size Allah’tan emanet,
Çok hakları vardır üzerinizde nihayet.

Kadınlar sevgilidir,kadınlar candır,yârdır.
Sizin de onlar üzerinde hakkınız vardır.
Çift emanet bıraktım: biri Kur’an-ı Kerim,
Uyunuz bunlara,diğeri benim sünnetim.

Sözlerimi iyi dinleyiniz ey mü’minler!
Mü’minler kardeştir, birbirinden emindirler.
Birbirinize düşman olmayın, kin gütmeyin,
Birbirinizin malına tecavüz etmeyin.

Babadan başkasına soy isnat etmek varittir,
Çocuk kimin yatağındaysa ona aittir.
Ey mü’minler beni dinleyin ve iyi duyun,
Babanız Adem’dir; bunu Kur’an’dan okuyun.

Arap Acem;siyah beyaz hepsi de insandır,
Babanız Adem ise bilin ki,topraktandır.
Tebliğ ettim mi?Ettin ey nebi! dedi ashab
Şehadet parmağın kaldırdı;şahit ol ya Rab!

Ayet geldi, İslamı seçtim ve tamamladım,
Kavuşmak üzre Resûl Rabbine adım adım.
Anladı Ebû Bekir ;gözleri dolu dolu
Veda etti halka, göründü Medine yolu.

Hac dönüşü ve hicretin on birinci yılı…
Yaş altmış üç…Sakalında on yedi ak kılı…
Ayet… İnsanlar girince dine akın akın,
Ve Rabbini tesbih etmeyi unutma sakın.

Yâ Cibrîl! Emir ve yasaklara uyuyorum;
Fakat ölümün yaklaştığını duyuyorum.
Sevgili peygamberimiz çekmişti çok cefa,
Cibril bu yıl okudu Kur’an-ı iki defa.

Bununla ilgili bir vahiy geldi nihayet
“Dünyadan hayırlıdır senin için ahiret,
İstediğin verilecektir habibim sabret…”
Rahatladı efendimiz gelince bu ayet.

O gün öğleyin bir hutbe okudu peygamber,
“Bende kimin hakkı var ise gelsin alsın” der.
Arkadan bir pîr-i fani kalktı usul usul
“Benim senden bir alacağım vardır ey Resûl”

Yâ Resûlallah!Tebük dönüşü idi,bil ki,
Senin devenle yan yana gelmişti benimki…
Ağırladın, yaklaştım sana, sen bir an durdun,
Nedendir bilmem kamçı ile sırtıma vurdun.

“Vurursam sırtına ederim hakkımı helal,”
“Kızımın evinden kamçımı getir ey Bilal!”
Dedi peygamber;eğildi öne bütün başlar!
Irmak gibi boşanıyordu gözlerden yaşlar!

“İşte sırtım çıplak!Bana vur” dedi Ebû Bekr
“ Benim sırtıma vur ey Ukâşe!”dedi Ömer,
Ey Ebû Bekr ey Ömer siz aradan çekilin!
Sizin dereceniz çok yüksektir ,bunu bilin.

Ayağa kalktı birden hazreti Ali,vakur,
Razı değilim ben ey Ukâşe,gel bana vur!
Hak seni de biliyor ey Ali,sen de otur!
Hasan, Hüseyin dediler bize vur,ne olur!

Ey Ukâşe gel de hakkını al,işte kırbaç!
Benim sırtım açıktı ey peygamber,sen de aç!
Sevgili peygamber mübarek sırtını açar,
Ashabın gözleri çakmak çakmak…Ateş saçar.

Ukâşe peygamberin sırtına çöküverdi,
Sırtındaki mühr-i nübüvveti öpüverdi.
Ukâşe:” Ey Nebi beni affeder mi Allah?”
“İşte cennet arkadaşım” dedi Resûlullah.

Bir ordu… Bizans üzerine gidilecekti.
Ve Bizans ki, İslam’a davet edilecekti.
Kabul etmezse şimşek gibi vurulacaktı,
Ve üzerinde hakimiyet kurulacaktı.

Üsame Bin Zeyd başkomutan…Verildi karar,
Yer alıyordu orduda Ebû Bekr ve Ömer.
Ve Peygamber efendimiz birden hastalandı,
İstişare edilip bu sefer ertelendi.

Ağrıları azalınca peygamber bir gece,
Mezarlığa gidip dua etti hece hece.
Dünya mı,ahret mi? Serbest bırakıldı resul,
Tereddütsüz âhireti tercih etti o kul.

İzni olmuştu diğer mübarek eşlerinin,
Peygamber evinde kalıyordu Aişe’nin.
Ve ateşi iyice yükselmişti Nebi’nin,
Biri girip biri çıkıyordu sahabinin.

Dedi” peygamberlere gelir en büyük bela.”
Yanardağ gibi yanıyordu peygamber zira.
Bilal,”es-salat” diyerek namazı duyurdu,
Nebî,” Ebû Bekr namazı kıldırsın” buyurdu.

Ebû Bekr Nebî’yi göremeyince ağladı,
Aklı gideyazdı;üzgün,karalar bağladı.
Mescide geldi Resûl hastalığına rağmen,
Ashabı saygı ile ayağa kalktı hemen.

Ashabım!Ben artık dünyadan ayrılıyorum,
Bu dünyanın sıkıntısından sıyrılıyorum.
Allah’a itaat edin;takva üzre olun.
Sizi Allah’a emanet ettim,bunu bilin.

Ebû Bekr tam on yedi vakit namaz kıldırdı,
Cibril Nebî’ye Hakk’ın selamını bildirdi.
Halini sordu,pegamber “mahzûnum”buyurdu,
Ve sahte resûlün öldürüldüğnü duyurdu.

Efendimiz ölüm döşeğinde ağlıyordu,
Gözyaşları bütün yürekleri dağlıyordu
Niçin ağlıyorsun ey Nebî diye sordular,
Ah!Ümmetim için ağlıyorum buyurdular.

Son an…Fatma babasının yüzüne bakıyor
Ve gözlerinden yaşlar seller gibi akıyor!
Ve soruyor:Bacağım sen nereye gidersin?
Torunlar ve beni kime emanet edersin?

Ve selam verip kapıya dayandı Azrail,
“Bundan sonra dünyaya inmem” dedi Cebrail.
Ağladı vefatına ay güneş ve felekler,
Kıldı namazını Cebrail ve tüm melekler…

Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah!
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Habîballah!
Essalâtü vesselâmü aleyke yâ seyyidel
Evveli-ne vel-âhirin!Şefaat yâ Resûlallah!

Mehmet Cıngır
Kayıt Tarihi : 18.8.2017 17:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Cıngır