Özet-2 Şiiri - Mehmet Cıngır

Mehmet Cıngır
1303

ŞİİR


11

TAKİPÇİ

Özet-2

Mekke’den Medine’ye can bir bakıştır hicret,
Gönülden gönüle kutlu bir akıştır hicret.
Medine’nin ufku görmedi hiç böyle güneş,
Kumlar adedince insan, olamaz ona eş.

Geliyor,o gökyüzünün Ahmed’i geliyor!
Geliyor!Yeryüzünün Muhammed’i geliyor!
Selam duruyor dağlar,taşlar, kum taneleri!
Tatlı bir heyecan sarıyor tüm haneleri!

Geliyor! Sevgililer sevgilisi geliyor!
Geliyor!Kainatın efendisi geliyor!
Peygamberimiz geliyor ve herkes coşuyor!
Bayramlıkların giymiş herkes ona koşuyor.

Bir tarafta onun başına ödül koyanlar,
Bir tarafta kavuşmak için saat sayanlar…
Bir tarafta Sürekalar yolunu kesiyor,
Diğer tarafta mutluluk havası esiyor!

Geliyor,sevgili geliyor;ağzında Kur’an!
Medine şimdiye dek görmedi böyle bir an!
Geliyor!Allah’ın habîbi büyük peygamber!
Yer g’k inliyor: Allahu ekber!Allahu ekber!

Gülün kokusu semalarda buram buramdı,
Bu,bu güne kadar yaşanmamış bir bayramdı.
Genç, yaşlı,kadın, erkek çocuklar gibi şendi,
O zulmet çölü artık, yemyeşil bir gülşendi.

Dediler ki, tutarak yularını devenin
Hoş geldin;bize buyur ey Muhammed-ül Emin!
Bırakınız Kusva’yı,onunla yol bulurum,
Nereye çökerse oraya konuk olurum.

Çöktü Halid b. Zeyd’in evinin önüne deve,
Misafir oldu Habîbullah işte bu eve.
Güneş gibi bir nûr parlıyordu gözlerinde,
O nûrun yumuşaklığı vardı sözlerinde.

Geldi âleme onunla çiçek çiçek bahar,
Gülün kokusunu yayar Medine’ye rüzgâr!
İslam kardeşliği…Bulunmaz dünyada eşi,
Bağda bir çiçek,başka bir çiçeğin kardeşi.

İlk olarak inşâ edilirken Mescid-Nebi
Kerpiç ve taş taşıdı sırtında kutlu Nebi.
Koyuyordu herkes taşını birer ikişer,
Ve uyanıyordu artık bütünüyle beşer.

Tamamlandı mescid-i Nebi bütün haliyle,
Eğitim başladı orda tüm heyecaniyle.
Ve sordu Cebrail:İslam,iman,ihsan nedir?
Cevap verdi Resûl bunların hepsine bir bir.

Mescid-i Nebevi bir üniversite bir okul,
Başöğretmendir bu okulda hazreti Resul.
Eğitiyordu peygamber Ashab-ı Suffa’yı,
Nûruyla aydınlatıyordu bunlar dünyayı.

Söyleşirken hazreti peygamber ile kelam,
Müslüman oldu Hazreti Abdullah bin Selam.
Yayıldıkça, İslam’a koşuyor her birisi,
Bunlardan bir diğeri de Selman-ı Farisi…

Yağıyor iken sağnak sağnak rahmet yağmuru,
Diriltiyor ölü kalpleri İslam’ın nûru.
Gayr-i Müslimler bile ona olurdu hayran,
Peygamberimiz tatlı tatlı okurken kur’an.

Müslümanlar artık olma yolundaydı devlet,
Küçük seriyyeler düzenlemede nihayet.
Hicretin ikinci senesi dolduğu zaman,
Kafirle savaş için nihayet çıktı ferman.

Gönderdi Mekke Şam’a bin develik bir kervan ,
Başında henüz müslim olmamış Ebu Süfyan.
Malı satıp parasıyla silah alacaklar.
Ve İslam’ı yok etmek için saldıracaklar.

Müşrik ordusu zırhlı dokuz yüz elli kişi,
Kadınlar da var,içip şarkı söylemek işi…
Yüz elli piyade,yedi yüz deve,yüz atlı…
Müslümanlar üç yüz beş kişi hepsi kanatlı.

El açıp dua buyurdu o şanlı peygamber
Arş-ı âlaya yükseldi aminler…Aminler…
Ebu Cehil’in tek amacı İslamı boğmak,
İslam’ın amacı Bedir’de yeniden doğmak…

Resûl,en büyük komutan en büyük müfettiş,
Orduyu tekrar gözden geçirdi,etti teftiş.
Bu savaş düyanın bütün savaşlarına eş,
Karşılaştı baba- oğul kardeş ile kardeş.

El açıp dua ediyor hazreti peygamber
Hep birlikte Allahu ekber,Allahu ekber!
Er diledi müşrikler;emir buyurdu Nebi,
Kalk,kalk ya Ubeyde!Kalk ya Hamza!Kalk ya Ali!

Başladı müşriklerle şiddetli bir arbede,
Hamza ile Ali galip geldi ilk darbede.
Yaralandı ayağından hazreti Ubeyde,
Cehenneme gönderildi oracıkta Şeybe.

Utbe,Şeybe,Velid olurken orda birer leş,
Ubeyde yükseldi cennete, meleklere eş.
Bir avuç kum serpti düşman üstüne peygamber,
Yâ Rab kalplere korku sal,kara olsun yüzler!

Hamza,Ali,Ebu Dücane,Ebu Bekr,ömer…
Saldırdı aslanlar elde kılıç başta miğfer
Kimi mızrak fırlatıyor,atıyor kimi taş,
Kılıç çaldıkça düşüyor önlerine kol, baş…

Orduya moral veriyordu Muhammed-ül Emin,
Tekbir sesleriyle doluyordu gök ve zemin.
Onun hatırına devreyliyordu felekler,
İniyordu gökten saf saf ak atlı melekler.

O günde müslümanlardan yana esti rüzgâr.
Yetmiş ölü müşriklerden, esir bir o kadar…
İçlerinde şöhretli kişiler de var tamam,
Leş oldu o gün orda Ebu Cehl Amr bin Hişam…

Bedir kuyuları habis cesetlerle doldu,
Tarihi günde zafer inananların oldu.
Ona vaadini yerine getirdi Allah,
Pek sevindi o günde Muhammed Resûlullah.

Hâlâ tekbir sesleri gelir o cenk yerinden,
Yara aldı Bedir’de müşrikler pek derinden.
Ebu Cehl ve avanesi cehennemde yandı,
On dört yiğit Havz-ı Kevserin suyuna kandı.

Edildi o günde yetmiş kadar esir derdest,
Bazıları fidye karşılığı kaldı sebest.
Okuma ve yazma öğretsin dendi bilenler.
Çok mutlu oldu okuma yazma bilmeyenler.

Bir gün Ebû Bekr,Ömer, Sa’d gittiler Nebi’ye,
İstediler Fatıma’yı Hazreti Ali’ye.
Kıyıldı Fatıma ile Ali’nin nikahı,
Bu olay çokça sevindirdi Resûlullahı.

Bedir’de güç İslam’a geçti büyük oranda,
Hazırlık başladı,yenik Mekke’ye varanda.
Dalga dalga dört bir yana yayılırken hak din,
Büyük bir kini vardı yiğit Hamza’ya Hind’in.

Bedir’de mağluplar İslam’a meydan okuyor,
Ağızlarından çıkan her söz küfür kokuyor.
Kervandan yüz binlik altından,elli bini kâr,
Başlarında mü’min olmamış Ebu Süfyan var.

Üç bin kişilik bir ordu kuruldu nihayet,
Zırhlı,atlı, üç bin develik büyük bir kuvvet.
Müşriklerin hiçbir şeye yok idi saygısı,
Kalplerini sarmıştı bir intikam duygusu.

Resûl-ü Ekrem etti ashabıyla meşveret,
Medine’de kalıp savunma yapmaktı niyet.
Fakat gençler etmedi bu karara riayet,
Savaşmak için Uhud’a edildi hareket.

Peygamberlerin sultanı bağladı üç sancak,
Bunlar Habab’da, Üseyd’de ve Mus’ab’da ancak.
Muhacir ve ensar, önde Sa’d,Muaz beraber,
İki atlı,yüz zırhlı,bin kişi ve peygamber.

Bir Cuma günü tekbir sesleri ile ordu,
Yola çıktı korumak için dini ve yurdu.
Uhud yakınında Şeyhayn’da durakladılar,
Gecelemek için burada konakladılar.

Gökyüzünü ve yeri nurlandırırken hilal,
Akşam ve yatsı ezanını okudu Bilal.
Resûl ,kıldırdı akşam ve yatsı namazını,
Açıp elini etti Allah’a niyazını.

Şafakta bütün ordu ayakta ve uyanık,
Sabah ezanını okudu Bilal,pek yanık!
Kılındı namaz ve alındı çok sıkı tedbir,
Teftiş etti askeri Resûl yeniden bir bir…

Yerleştirdi Ayneyn’e elli okçu mes’ul,
“Kazansak da burdan ayrılmayın” dedi Resûl…
Savaş düzeni aldı harp meydanında Alpler,
Allah ve Resûlü için atıyordu kalpler.

Uhud Dağı’na vermiş idi sırtını ordu,
Resûlüllah son taktiklerini veriyordu.
Derken bir kefere fırladı er meydanına,
Meydan okudu,dedi “yok mu çıkacak bana.

Bir mücahit atıldı meydana, uzun boylu,
Zübeyir bin Avvam idi bu Peygamber soylu…
Sıçradı deveye ve yere düşürdü onu,
Bir kılıç darbesiyle geldi kafirin sonu.

Müşrik sancaktarı Talha Meydana fırladı,
“Sizden bana çıkacak var mı” diye hırladı.
Çıktı karşısına yiğit üstü yiğit Ali,
Bir darbe… Çenesine kadar yardı kafiri.

Çıktı sonra meydana Osman bin Ebî Talha,
“Yâ Allah” deyip cehenneme gönderdi Hamza…
Daha nice müşrikler çıkıp er dilediler,
Hepsini yerle bir etti yiğit sahabiler…

Sevgili peygamberimizin,korkaklıkta ar,
İlerlemekte namus, şeref ve itibar var!
Yazılı kılıcı verdi Ebu Dücane’ye.
Ve aldı Dücane hakkını vermek üzere…

On bir Şevval günü şiddetle başladı savaş,
Mağlup küffar kaçmaya başladı yavaş yavaş.
Ayrılmamaları için varken emir kesin,
Terk etti okçular yerini ganimet için…

Halid geçer hızla geçidi iki yüz kişi,
Boş olunca dar geçit, çok kolay olur işi.
Galip iken İslam Ordusu birden çözülür,
Sevgili Nebi buna çok ama çok üzülür!

Bir söylenti dolaşır öldü diye peygamber,
Fakat yaşıyor o sevgili Allahu ekber!
Şehit eder yiğit Hazreti Hamza’yı Vahşi
Dişler Hind ciğerini,aman Allah ne vahşi!

Sarmıştı efendimizin etrafını küffar,
Karşı koydu Yiğit Ali, elinde Zülfikâr…
Sa’d ve Ebu Talha atıyordu seri sert ok,
Her ok düşmana isabet ediyordu,boş yok.

Bu muharebede verilmiştir yetmiş şehit,
Kahraman ordu vermemiştir düşmana geçit.
Gazi olarak döner geriye Resûlullah,
Rahmet eylesin tüm şehitlerimize Allah.

Bedir’i,Uhud’u hazmedemedi müşrikler,
Yahudilerle yapıldı yine işbirlikler.
Müşrikler büyük bir hazırlık yaptı Mekke’de,
İslam ordusu teyakkuzda nûr Medine’de.

Yemin ettiler Nebi’yi öldürmeye tek tek,
Öptü kitapsız kafirler mekke’de el etek.
Müşrik ordusu yahudilerle on bin kadar,
Pek çok silah, üç yüz atlı ,bin beş yüz deve var.

Ve Huzâa kabilesinden geldi bir haber,
Haberdar oldu hep olan bitenden peygamber.
Açıkladı görüşünü tek tek her birisi,
Hendek kazmayı önerdi Selman-ı Farisi.

Kazıldı derin bir hendek iki insan boyu,
Atlayamazdı bir süvari,sanki bir kuyu.
Açlıktan karınlarına taş bağlıyorlardı,
Kıtlık var.Tokluğu böyle sağlıyorlardı.

Yedikleri hurma içtikleri sade suydu,
On kap yemek binlere yetti,mucize buydu.
Selman kazar iken beyaz sert bir kaya buldu,
Resûl ,elde balyoz vurunca tuzla buz oldu.

Atladı,geçti hendeği sanki o bir azman,
Görünce, iriliğinden ürperiyor insan…
Er diledi;hava soğuk ve şiddetli rüzgâr,
Allah’ın aslanı çıktı,elinde Zülfikâr!

Zırhlarını çıkarıp Ali’ye giydirdiler,
Ve Amr ile çarpışmasına izin verdiler.
Seviyordu onu Allah ve yüce peygamber,
Bir vurşta uçurdu başını… Allahu ekber!

Atıyla hendeği atlayıp geçen Nevfel’i
Düşürdü Zübeyr,sonra ikiye böldü Ali…
Mevsim kış,hava yağışlı ve oldukça soğuk,
Mücadele müthiş…Yağmur gibi yağıyor ok.

İnince iki bin kişilik melek ordusu,
Titredi dizleri; arttı kalplerin korkusu.
Düşmanlara hendekte azap üstüne azap,
Bir büyük mucize,kesin bir zaferdir Ahzap.

İhanet etmişti Hendek’te Benî Kureyza,
Verdi onlara Peygamber çok ağır bir ceza.
Sa’d bin Muaz’ın verdiği hüküm uygulandı,
Vefat edince Sa’d peygamber çok duygulandı.

Rüya gördü sevgililer sultanı bir gece,
Anlattı rüyasını ashaba hece hece…
Hicretin altıncı senesi,Zilkade ayı,
Heyecanlandı duyanlar bu güzel rüyayı.

Çok özlemişlerdi ana yurtları Mekke’yi,
Tavaf edecekler kıblegâhları Kâbe’yi…
Hazırlık yapmaya başladı bin dört yüz mü’min,
Ve yedi yüz deve aldılar kurban etmek için.

Kafile… iki yüz atlı, dört hanım sahabi,
Onlardan biri Ümmü Seleme annemizdi.
Zü’l Huleyfe denen yerde ihrama girdiler,
Büşr b. Süfyan’ı Mekke’ye haberci gönderdiler.

Büşr bin Süfyan olumsuz haberler ile döndü,
Resûl üzüldü;sahabide umutlar söndü.
Görüşünü sordu sahabilere peygamber,
Yola devam kararı çıktı, Allahu ekber!

Mekke’nin sınırına gelmişti ki kafile,
Çöküverdi Kusva kaldıramadı nafile.
Hudeybiye denilen yerde durdu peygamber,
Konakladı suyu kıt olan bu yerde asker.

Öyle bir mucize gösterdi ki burda Resûl
Koydu elini kaba, aktı su usul usul.
İçti herkes,atlar ve develer kana kana,
Oh!Can geldi bayılmak üzere olan cana.

Gidip geldi Kureyşle karşılıklı elçiler,
İzin vermediler tavaf için Kureyş’liler…
Nihayet aralarında anlaşma sağlandı,
On yıl geçerli bir barışname imzalandı.


Mehmet Cıngır
Kayıt Tarihi : 24.7.2017 18:53:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mehmet Cıngır